KAVRAMLARIN ÖNEMİ VE MAHİYETİ

Ahmet Çiçek

VAN 21.05.2014 13:02:14 0
KAVRAMLARIN ÖNEMİ VE MAHİYETİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
KAVRAMLARIN ÖNEMİ VE MAHİYETİ
 
--------------------------------------------------------------------------------
 
 
Ahmet Çiçek
 
 
Allah, Adem’e eşyanın isimlerini öğretti. (2/30)
 
İnsanlar kavramlar(kelimeler) aracılığıyla düşündüklerinden, doğru düşünmenin temeli kavramları doğru kullanmaktır.
 
Düşünmek, dünyayı kafamızda yeniden inşa etmemizdir, taş ve tahtayla değil, düşünmenin materyaliyle, yani kavramlarla.
 
1. Giriş:
 
İnsan kelimelerle düşünür. İnsan düşüncelerini dilde, dil ile, dilin imkanlarıyla oluşturur ve aktarır. İnsanoğlu kelimeler olmadan düşünemediği gibi konuşamaz da. Yukarıdaki ayette öğretilen isimler, dildeki kelimeleri ifade eder. Dil yeteneği eşya hakkında bilgi sahibi olup eşyayı bilinçli bir şekilde işleme özelliği kazandırır. Aksi halde, bilgi yayılamaz, diğer nesillere aktarılamazdı. Allah insana isimleri vazedebilme(ortaya çıkarma) iktidarını vermiştir.
Düşünme faaliyetinin bilinçli yapılabilmesi için düşünürken kullandığımız aletlerin(fikir/kavram/bilgi) farkında olmalıyız, bunların ne olduğunu, nasıl meydana geldiklerini, neye yaradıklarını, bunlarda hangi problemlerin var olduğunu bilmek, bu aletleri bilinçli bir şekilde kullanmamızı sağlayacaktır.
 
2. Kavramların önemi:
 
„İnsanlar sözcükler ve kavramlar aracılığıyla düşünürler. Terimler, kavramlar, sözcükler, jargonlar, pasif ve tarafsız değildir. Kendi başlarına dönüştürücü güçleri vardır. Kullanıldıkları andan itibaren kullanıcının düşüncesini etkiler ve dönüştürürler.
(Bu yüzden, bugün örtünmeyi demokratik bir hak olarak savunan her insan, ‘hak’ sözcüğünü kullandığı anda,) demokrasi dünyasının kavramlarıyla düşünmeye başlamış ve o dünyanın bir parçası olma yolunda adım atmış demektir. Demokratik hak kavramı bir kez zihne girdi mi, zihin bir kez bu kavramın ışığıyla aydınlandı mı, artık o aydınlığın zihnin karanlıkta kalmış bütün köşelerine sızması, yıllardır sorgulanmadan istiflenmiş bütün dogmaları sarsması kaçınılmazdır ve bence bu insan zihninin yaşayabileceği en mutlu silkiniştir.
....örtünmenin demokratik bir hak olmadığını savunmakta, başını örtmek isteyen milyonlarca kadını demokrasi dünyasının dışına itmekte, onların bu kavramı kullana kullana kendi iç dönüşümlerini yaşamalarını engellemektedir.
....Neden ‘demokratik bir hak olarak’ başını örtmek isteyen gençleri elimizin tersiyle İsmet Özel’in dünyasına itiyor, onun [İslam’ın] kavramlarıyla düşünmeye mecbur bırakıyoruz.” (Gülay Göktürk, Yeni Yüzyıl, 28.10.1997)
 
„Sadece ‘kelimeler’ diyoruz küçümseyerek, ancak kelimelerin insanların düşüncelerine tesir etme, onların duygularını belli yönlere çevirme, irade ve fiillerini belirleme konusundaki güçlerini unutuyoruz. Bizim davranışlarımız ve karekterimiz sürekli kendimiz ve çevremizde dünya hakkında konuşurken kullandığımız kelimeler tarafından belirleniyor.“ (Aldous Huxley,yazar)
 
„Kelimeler insanları sokaklara dökebilirler ve kelimeler sokağa dökülen insanları taşlamaya diğer insanları tahrik edebilirler. Eğer dilin nasıl etki yaptığını, yanlışlık durumundaki hangi tehlikeleri barındırdığını, hangi imkanları taşıdığını anlarsak, karışık bir iş olan insan yaşamını sürdürmede asıl meselenin ne olduğunu kavrarız. “ (S.I. Hayakawa, Dil bilimcisi)
 
„Kullandığımız dil bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler.“
 
Kavramlar tıpkı yazı yazmak için kullandığımız harfler gibidir. Nasıl ki harfleri bilmeden, okuyup yazamazsak, kavramları bilmeden de (İslam’ı) gereğince anlayamayız. Kavramlar (İslam) kültürünün harfleri gibidir.
Kavramlar, bir şeyi tanımlamanın, nitelemenin, anlatmanın vaya belirtmenin vazgeçilmez araçlarıdır.
Din de kendine ait bir anlayışı ve mesajı insanlara bildirmek üzere kavramları kullanır. Kur’an mesajını arapçadaki kelimeleri kavramlaştırarak açıklamaktadır.
 
Örnek:
İlah, rabb, din, ibadet, tağut, veli vb. kavramlar doğru anlaşılmadan Kur’an’ın mesajı bir anlam ifade etmez.
 
Kavramlarda önemli olan, onların oluşumunun nasıl gerçekleştiği değil, o kavramın yüklendiği anlamdır. Bu itibarla her bir kavram, insanlar arası iletişimin vazgeçilmez köprüleridir.
 
3. Kavram’ın tanımı:
 
- Kavramlar özel anlam yüklenen kelimelerdir. Her kavram bir kelimedir, her kelime bir kavram değildir
 
- Kavram bir şeyin bilinçte varolması, şekil ve anlam kazanmış olmasıdır. İnsanlar, konuştukları dile kendi duygu ve düşüncelerinin boyasını vurarak, insan, toplum, kainat hakkındaki kanaatlerini ve fikirlerini yansıtmışlardır.
 
- Adını bildiğimiz herşey bir kavramdır(Nomen), farkında olduğumuz herşey birer kavramdır. Hava, su, toprak, ateş, ruh, onur...
 
- Bir kavrama sahip olmak, bir olayın anlamını veya hakikatini bilmek demektir. Her toplum hem maddi alemin yansıttığı, hem de düşünce dünyasının ürettiği anlamları(Bedeutung) somutlaştıracak ve bu anlamlara tanınabilecekleri bir kimlik kazandıracak kavramlar üretir.
 
- Kavramlar birşeyin hakikatine el uzatmaktır.
- Kavramlar özel, şahsi, somut şeyleri soyutlama(abstrahieren) suretiyle eşya hakkındaki genel tasavvurlardır(allgemeine Vorstellung)
 
4. Kavramların çeşitleri/türleri:
 
Kimi kavramlar her toplum için aynı anlamı ifade ederken, kimileri de o topluma özgü anlamlar taşırlar. Genel olarak, maddi alemi anlamdıran kavramlar her toplum için aynı/benzer anlamlara gelirken; düşünsel dünyanın kavramları toplumdan topluma farklılık gösterirler. Örneğin, su, hava, güneş, toprak gibi kavramlar her insan ve toplum için aynı anlamı ifade ederken, özgürlük, hikmet, adalet, laiklik, hadis gibi kavramlar, kişiden kişiye, toplumdan topluma farklı anlamlar taşıyabilirler. Tartışma ve kargaşa bu kavramlar üzerinde oluyor. Bunun sebebi de ilk gruptaki kelimeler üzerinde düşünsel ve nefsi tercihler(çıkar) etkili değil, ikinci gruptaki kelimeler üzerinde bu tür tercihler etkili.
 
5. Kavramların yapısı:
 
Kavramlar, bir nesneyi, bir olayı kısaca şeyleri tanımlamak için kullandığımız araçlardır. O şeyin mahiyetini tarif etmek için kullanılırlar ve o şeyin ismi olurlar. Şeyi tarif için kullanılan kavramların içinde genelde birden çok özellik bulunur. Bu özellikler o şeyi her yönüyle tanımlamak içindir. Bu özelliklerin bazıları kelimenin ‘kök’ anlamından kaynaklanan özelliklerdir, kimisi de zaman içinde o kavramın ‘dallanıp-budaklanması’ sonucunda ortaya çıkan özelliklerdir. Kavramın tüm özellikleri arasında belirli bir benzerlik vardır. Buna ‘aile benzerliği’ denilebilir. Bir aileyi tanıyabilmek için nasıl aile bireyleri arasındaki benzerlikten yararlanmak mümkün oluyorsa, aynı şekilde bir kavramı tanımlamak için de birbirine benzeyen özelliklerinden yararlanılabilir.
Bu özellikler sayesinde kavramın ‘özü’nü yakalamak mümkündür. Bazı özelliklerin diğerlerinden farklı ve/veya önemli-önemsiz olduğu da bir gerçektir.
 
Dolayısıyla her kavramın
1. öz/asli anlamı,
2. tali(ikinci dereceden önemli olan) anlamı vardır.
 
Örnek 1:
Su kavramı:’ 2 Hidrojen, 1 Oksijen atomundan oluşan akıcı, beyaz renkli bir maddedir.’ Burada asli anlam akıcı oluşudur, tali anlam beyaz renkli manasıdır. Çünkü akıcılık özelliğini kaybederse su , su olmaktan çıkar, örneğin donduğu zaman ‘buz’ oldu deriz. Fakat beyaz olmadığı zaman ‘kirli su’ deriz.
 
Örnek 2:
Tıpkı bunun gibi ‘demokrasi’ kavramının da asli anlamını doğru tespit etmezsek, İslam’da da demokrasiden bahsetme yanılgısına düşeriz. Demokrasinin asli anlamı ‘hakimiyet hakkının halka(çoğunluğa) ait olması’. Hükümetin seçimle işbaşına gelmesi talidir. ‘İslam’ın asli anlamı ‘hakimiyet hakkının Allah’a has kılınması’dır. Dolayısıyla tam bir zıtlık sözkonusu.
Her kavramın içinde saptırmalara ve anlam kaymalarına karşı dirençli olan değişmez bir ‘öz’ vardır. Kavramın özünde gizli olan bu anlam, o kavrama renk verir, ve onun adını koyar. O halde önemli olan işte bu ‘özü’ yakalamaktır.
 
Kavramların yanlış kullanımları(demokrasi, laiklik vb.) bu kavramların ‘öz’ anlamlarının dışında başka anlamlar yüklenerek meydana geliyor. Bu da sonuç olarak zihinlerde pekçok yanlış kanaat ve fikre yol açıyor, doğru düşünmeyi engelliyor. Yapılması gereken kavramın ‘öz’ anlamını vererek, kişilerin kafasındaki kavram kargaşasını önlemek ve olaylara net bir bakışaçısıyla bakabilmesini sağlamaktır.
 
6. Fikir ve kavram arasındaki fark:
 
Kavramlar düğümlenmiş fikirlerdir. Fikirler çözülmüş kavramlardır.
 
Örnek: ‘İnsan’ kavramında ölümlülük vardır, o halde fikir: ‘insanlar ölümlüdür.’ Aynı şekilde ‘insan acıkan, susayan, üzülen ve seven bir varlıktır.’ fikri ‘insan’ kavramında düğümlenmiş vaziyette bulunmaktadır.
 
7. Kavram kargaşasının sebepleri ve sonuçları:
 
1. nefsi tercihler, çıkarların gözetilmesi (insanlar kendi çıkarları doğrultusunda kavramları saptırıp farklı anlamlar yüklerler, örn.: laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür diyenler kendi siyasi çıkarlarını korumak için bu kavramın asli anlamını ön plana çıkarmıyorlar)
 
2. ideolojik-dini tercihler (kendi düşünce ve değer yargıları doğrultusunda aynı kavrama farklı anlamlar yüklerler, örn.: ‘adalet’ kavramını müslüman ve demokratların çıkardan dolayı değil, dini tercihlerinden dolayı farklı tarif etmeleri gibi-inançları kavramlara yansıyor)
 
3. yaşanan pratiklerin etkisi (insanın zaman içinde yaşadığı gibi inanması, yaşadıklarına ‘gerçeklik atfederek onları zihninde meşrulaştırması’, yani önce başka bir anlam ifade eden kavram, daha sonra başka anlama gelecektir, örn.: dün demokrasiyi şirk deyip bugün dine uygundur diyenler gibi)
 
• Soru: Neden insan yaşadığı gibi inanır ? Cevap: Vicdan çelişki içinde yaşayamaz.
 
Toplumun değer yargıları ve kutsalları değişince kavramlara farklı anlamlar yüklerler. Örneğin şehitlik veya aşk kavramları gibi. 4 kuşak öncesinin insanları olaylara genel olarak islami değer yargılarından bakarken, bugünkü neslin laik, hümanist, feminist kesimleri olayları, anti-islami gözle değerlendirmektedirler. Bu sebepten bu kavramların içerikleri değiştirilmiştir. Kişi en yüce değer olarak neyi görüyorsa, onu yaşayacak, onu sayacak ve onu kavramsallaştıracaktır.
 
8. Yapılması gereken:
 
• Kavramları asli anlamlarına irca etmek ya da ‘islami açıdan kavramların içinin doldurulması’dır. Kavramlar konusunda aldatılmamak ve bu konularda doğru düşünmek için asli anlam, tali anlam farkını iyi bilmek lazım.
 
• Kavramları(n anlamını) hakikatle uyumlu hale getirmek ve aralarındaki doğru bağlantıları kurmak lazım. Çünkü kavram bir şeyi tanımlamanın aracıdır. Tanım o şeyin hakikatine uygun olmalı.
 
Örnek:
 
‘Hadis’ yanlış tanımlandığı için 1. yanlış anlamalar oluyor, 2. haksız suçlamalar (hadis inkarcısı şeklinde) yapılıyor. Hadis kavramı bir şeyin, bir olayın tanımlanmasıdır, kimliğidir. O olay doğru bilinmediği zaman, yani hakikatine uygun bilinmediği zaman yanlış tanımlanıyor ve konu hakkında bir çok yanlış düşünceler türüyor.
 
Halbuki hadis ‘ağızdan ağıza dolaşmış peygambere isnad edilmiş rivayetlerin, 100-200 sene sonra yazıya geçmesi olayı’dır. Her hadisin başında bir rivayet zinciri vardır. Bu açıdan bakıldığında hadis kavramı için motamot ‘peygamber sözü’ demek yanlış olur. Hadisi ‘Peygamberin söylediği söylenen sözleridir’ şeklinde tanımlamak hakikate daha uygundur. Bu tespit bizi bu konu hakkında doğru düşünmeye götürecektir.
 
9. Kavramların Oluşumu ve Yapısı:
 
Her kavramın bir alanı(Umfang) ve içeriği(Inhalt) vardır.
 
Örnek 1: Çocuktaki kavram gelişimi:
 
Bir çocuk radyo dinlediği zaman ona bir isim verir: ‘Lala’. Ve çocuk her benzeri şeye radyo veya Lala diyecektir. Çocuktaki bu kavramın anlam sahası henüz geniştir. Zaman içerisinde, büyüdükçe, öğrendikçe o aletlerin arasındaki ince farkları görecektir ve daha net ifade etmeye başlayacak ve en sonunda bütün ses çıkaran aletlere radyo demiyecetir.
 
Örnek 2: ‘Müzik enstrümanları’ kavramı
 
‘Müzik enstrümanları’ dediğimiz zaman akla (Davul, zurna, saz, gitar, flüt vs.) aletler geliyor. Herhangi bir sınırlandırma yapılmadığı için kavramın içeriği küçük, yani özel bir enstrüman istenmiyor.
 
Bu kavram daha da inceltildiği zaman kavramın içeriği büyüyor.
 
Örneğin: ‘nefesli enstrümanlar’ dediğimiz zaman kavram daha netleşiyor. Alanı/Çevresi(Umfang) ise küçülüyor, yani daha az örnekler veriliyor. Böylelikle bütün vurma çalgıları ve tel çalgıları dışarıda tutuluyor, o yüzden alan daha küçük.
 
Sonuç: Bir kavram ne kadar özel tanımlanırsa kavramın içeriği o kadar büyük olur. Kavramın alanı ise daha küçük oluyor bu suretle.
 
10. Kavramları Tanımlama Metodu:
 
- Bir tanım ‘ağyarını mani, efradını cami’ olmalı. Yani o kavramın kasdetmediği şeylere mani olmalı(tanımın dışında bırakmalı), o kavramın kasdettiği bütün şeyleri de içine almalı(cami/toplayan olmalı)
- Tarif ederken kavramın/kelimenin kendisi tanım içinde olmamalı.
- Bir şeyi tanımlama tanımlanmak istenen eşyanın açıklanmasını gerektirir. Veya tarifde kullanılan tarif edici unsurlar, tarif edilene göre daha açık-seçik olmalı
 
Örnek 1: ‘tencere’ kavramı
 
Tencere ‘besin kaynatmak ve korumak için bir kaptır.’
 
Bu tanımlamada nasıl hareket ettik:
 
1. Önce tencere daha büyük bir bağlama konuldu, yani altına gireceği başka bir kavram(Oberbegriff) bulundu, örn.: ‘kap’ kavramı altına konuldu.
2. Daha sonra o maddeye has özellikler sıralandı, örn.: ‘besin maddelerini kaynatma ve koruma özelliği’ Bu suretle tencere kavramı ‘kap’ kavramının altına giren diğer kavramlardan (vazo, bardak, bidon) ayırdedildi.
Örnek 2: ‘İslam’ kavramı
 
İslam ‘Allah’ın Hz. Muhammed’e indirdiği, tevhid inancı üzerine kurulu bir dindir’
 
1. Önce İslam kavramını daha büyük bir bağlama koyduk --> din
2. Sonra ona has özellikleri sıralayarak diğer din’lerden ayırdık (hinduizm, hrıstiyanlık vs.)
 
Örnek 3:‘kin’ kavramı
 
Kin ‘içten içe duyulan gizli ve öç almaya yönelik düşmanlık ifade eden bir duygudur.’
 
1. Kin kavramını duygu kavramının altına koyduk.
2. Bu duygunun ana özelliklerini sıraladık
-------------------------------------------------------
Bu yazıda Kürşad Atalar’ın Düşüncede Devrim isimli eserinden yararlanılmıştır.