SİZİN HALA BİR ZİKİR MATİĞİNİZ YOK MU?!

OSMAN COŞKUN

VAN 28.05.2014 12:12:33 0
SİZİN HALA BİR ZİKİR MATİĞİNİZ YOK MU?!
Tarih: 01.01.0001 00:00
İman edenler ne zaman Allah’dan kendilerine indirilen son mesaj olan Kur’an’ı Kerimi hayatlarının dışına attılar, diğer bir ifade ile hükümsüz hale getirdiler, mahcur ettiler, işte bundan sonrada insan ürünü olan beşeri yönetim şekillerini zaman la benimseyip Allah’ın onlar için gönderdiği hayat nizamının önüne geçirdiler. Bir zamanlar ful Müslüman olanlar şimdiler de ful demokrasi havarisi olup çıkıverdiler. Var sada yoksa da bu gün propagandası yapılan, öncülle nen ve dünya Müslümanlarına tavsiye edilen bu beşer ürünü yönetim şekilleri olmuştur. Bu durum Müslümanlarda tam bir itikadı sapmayı da beraberin de getirmiş âdeta Müslüman âlemi kıblesini değiştirmiş. Her ne kadar namazlarını ada ederken Allah’ın evi Kâbe’ye yönelseler de bu sadece namaz ile sınırlı kalmış. Zira namaz kılanların birçoğu zaten namazların da ne dediklerinin ne de okuduklarının farkında değildirler. Çünkü yöneldikleri dünya kıbleleri onları namazda ne dediklerinin farkına varmayacak kadar sarhoş etmiştir. İtikadı noktalarda hızla dezenformasyona uğrayan Müslüman alemi Kuran’ı anlama ve ibadetler noktasında da büyük bir bozulma ve asıldan uzaklaşma süreci yaşamaktadır. Bu yazımız da bizler inşallah ibadetler konusun da yapılan sapmalardan bahsedeceğiz. Önce ibadet nedir? Sorusunun cevabını vermeye çalışalım. İbadet: Boyun eğme, itaat etme, saygı duyma, kulluk etme anlamlarına gelmektedir.{Din öğretimi genel müdürlüğü Dini terimler sözlüğü} İbadetin dini literatürdeki anlamı ise: Kişinin, yüksek, güç ve iktidar sahibi birine karşı baş eğmesi, itaat etmesi, sonra kendi hürriyet ve bağımsızlığından feragat etmesi, onun karşısında her türlü mukavemet ve isyanı terk etmesi ve tam bir bağlılıkla ona boyun eğmesidir. {Mevdudi Kuran’a Göre Dört terim} Yaptığımız bir eylemin veya bir davranışın ibadet olarak Allah katında kabulünü umuyor ve ümit ediyor iseniz öncelikle Allah’ın kitabı Kuran’ı kerimde emredilmiş olması ayrıca da onun son elçisi H.Z Muhammed {A.S} tarafından ümmetin huzurun da, herkesin gözü önünde bilfiil icra edilmiş olması ibadetin olmazsa olmaz şartlarındandır. Allah’ın istemediği resulünün ise bizzat hayatına tatbik etmediği bir eylem inananların hayatında kesinlikle yer bulmamalıdır. İbadeti bütün bir hayata yayıp Allah’ın emirlerine Uygun, yasakladıklarından kaçınarak yaşama olarak algılar isek daha doğru anlamış oluruz. Yani şartları beş e indirilen ve içeriği boşaltılmış ve esas maksadından uzaklaştırılan namaz–oruç–zekât–hac ve kelimi’i şahadet olarak anlar iseniz bu vakitlerde gayet mütedeyyin dindar ondan sonraki zaman dilimlerin de sekuler hayatın içerisinde kaybolup gitmeye mahkum olursunuz. İslam’ın ilk ve değişmez kaynağı Kuran ve onun son elçisi H.Z. Muhammed Mustafa{S.A} hayatından uzaklaştıkça Müslüman topluluklar yeni yeni bir takım ibadet şekilleri ve ritüelleri edindiler. Ki bunların Allah resulünün ve onun en yakın arkadaşlarının hayatın da yer aldığını insaflı hiçbir Müslüman iddia edemez. Günümüz de bunlardan yüzlercesi Müslümanların hayatında maalesef yer edinmiştir. Mesela Peygamber ve onun en yakın arkadaşları konumunda ki sahabelerinin kol kola girip bir def veya ney ile ayakta sürekli dönüp Allah’ı anıp zikrettiklerine ve böyle bir yaşam tarzını kendilerine hayat tarzı olarak benimsediklerine dair elimizde hiçbir bilgi ve kaynak yoktur. Yine Peygamber ve onun yakın arkadaşlarının belirli bir kelimeyi gözlerini kapatarak sürekli ve kendilerinden geçercesine tekrar edip durduklarına ki tekrar ettiğiniz kelimenin ne olduğu hiç önemli değil asla rastlanılmamıştır. Son dönemlerde toplu taşım araçlarında iş yerlerinde sokakta bazı Müslümanların sağ işaret parmaklarına takıp gözlerini yumup ağızları kapalı sadece dudakları ile bazı kelimeleri tekrar ettikleri ve sürekli parmaklarında takılı olan alete bastıklarına sizlerde şahit olmuşunuzdur. Bu Müslümanlar kendilerinden o kadar geçmişler ki yanına yaklaşıp selam verecek veya “Asr suresini okuyacak” Hani sahabe ilk karşılaştıkları kardeşlerine ve en son ayrılmak üzere olan kardeşlerine bu sureyi okurlardı ya! Bu kardeşlerimiz buna bile müsaade etmeyecek duruma gelmişlerdir. Bu kardeşlerimiz o kadar meşguller ki etrafında olup bitenlere ne elleriyle ne dilleriyle nede kalpleri ile buğz edecek durumda değillerdir. Çünkü onlar sürekli Allah’ı zikretmek ile meşguldürler. Allah aşkına söyler misiniz bir Müslüman etrafında olup bitenlere karşı bu kadar ilgisiz ve alakasız olabilir mi? Esas görevi Allah’ın son vahyi olan Kuran’ı tebliğ edip anlatmak olan Müslümanlar nasıl bu hale düşürüldüler hiç düşündük mü? Bu kardeşlerimiz Allah’ı zikrettiklerini söylüyorlar söyler misiniz Allah aşkına bu nasıl bir zikirdir? Zikirden bunu mu anlamalıyız.? Hayatında bir nebze olsun Kuran’ı tanıyan kardeşlerimizin zikir den şunu anladıklarını hisseder gibiyim: Zikir: Kuran’ın kendisidir Allah kurana zikir demiştir, öğüttür, anmadır, anlamadır, hatırlatmadır, nasihattir. “O’na vahyedilen, bir zikir ve apaçık bir Kurandır.”{Kuran’ı Kerim:36–39}Bu kadar açık ve net olmasına rağmen İslam’a sonradan giren toplulukların beraberinde getirmiş oldukları ve İslam’ın temel kaynağı ve onun hayata uygulanış şekli olan Rasulün hayatında yer almayan{Tarikat. Tasavvuf,} gibi unsurların ki bunlar bünyelerinde bir çok İslam dışılıklar barındırmalarına rağmen Müslüman alemi tarafından kabul edilerek bu gün dinin asli unsurları gibi algılanmaktadır. Böyle bir anlayışın hesabımızı zor verenlerden olacağımızı bilmem söylemeye gerek var mı? Sonradan İslam’a girdiği kesin olan bu tür davranışlar İnananları ferdileştiren, ümmet ve vahdet bilincini yok eden bireysel dindarlığın önünü açan bir din anlayışını da beraberinde getirmektedir. İslam’ı sadece gönüllere hapsedip bir vicdan mesabesine indirgemektedir. Her kes kendi çapında dindar ama asla bir araya gelmeyen bir birinden habersiz bir din anlayışı. Oysa İslam hayatın bütününe talip ve kulluğun tamamını Allah’a özel kılmıştır. Hayatımızın hiçbir dönemin de Allah’a kulluk yapmayacağımız bir zaman dilimi asla yoktur. Bu kulluğu Müslümanın bizzat kendisinin yapması esastır. Çünkü insan ahirette kazancına karşılık bir rehindir ve insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Bu gün Müslümanların hayatına giren ve hayatı kolaylaştıran ezan okuyan saat. Kuran okuyan kalem, adınıza zikreden zikir matik v. b şeyler bunlar ileriki bir zaman diliminde bizim adımıza namaz kılan kurban kesen hatta hacca gidecek unsurlar olarak hayatımıza girer ise hiç şaşırmayalım. Bunları ifade ederken sakın ilmi gelişmelere ve teknolojik çağın dışında kalalım gibi bir görüşün sahibi olduğumuz sanılmasın. Bizlerde bu hayatın içerisindeyiz fakat gelişen ve yeni icad olunan bir şey İslam’ın güzelliklerinden birini alıp götürmesin. Allah kuranı bizzat bizim okumamızı istiyor ve bunu inananlara farz kılmıştır. Buradaki okumayı salt Arapçasından anlamadan okumak, anlamını bilmediğiniz bir kelimeyi peş peşe tekrar etmek olarak anlamak doğru bir anlayış şekli olamaz. Okumak ve zikretmek okuduğunuz metnin manasına vakıf olmanız demektir. Bizi kendimizden geçirip aklımızı devre dışı bırakan veya dediğimizi bilmez hale getiren bir ibadetin Allah’ın inananlardan isteyip kabul edeceği bir ibadet anlayışı olmadığını kesinlikle bilmemiz gerekmektedir. Konumuzu bir ayet meali ile bitirelim: “Yakin olan ölüm sana gelinceye kadar rabbine kulluğa devam et” {Hicr–98} Selam ve Dua ile - See more at: http://www.iktibasdergisi.com/sizin-hala-bir-zikir-matiginiz-yok-mu/#sthash.lI1FeL0n.dpuf