Türkiye'nin uzun süredir göz ardı edilemeyecek bir gerçeği var. Gençler arasında yurt dışına gitme isteği artık münferit bir arayış değil, toplumu ilgilendiren ciddi bir eğilim haline gelmiş durumda. Bu tablo, geçiştirilecek mazeretlerle değil; doğru teşhis ve kararlı adımlarla ele alınmak zorunda. Çünkü gençlik yalnızca yarının değil, bugünün de asli unsurudur. Yeni Akit yazarı Hüseyin Demir çarpıcı gerçeği tüm çıplaklığıyla anlattı.
Sorunun adı belli, çözümü de artık gecikemez
HÜSEYİN DEMİR
Türkiye'nin gündeminde yıllardır dolaşan bir gerçek var: Gençlerin Avrupa'ya gitme arzusu artık bireysel bir heves olmaktan çıkmış, toplumsal bir eğilime dönüşmüştür. Peki bu artan istek nereden besleniyor? Bu soruya yüzeysel cevaplar değil, doğru teşhisler ve uygulanabilir çözümler gerekiyor. Çünkü gençlik, bir ülkenin yalnızca geleceği değil; bugününün de ta kendisidir.
TEŞHİS 1: GENÇLER BİLMEDİKLERİ BİR DÜNYAYA ÂŞIK EDİLİYOR
Bugün sosyal medya, farklı ülkeleri birer hayal mekânı olarak pazarlıyor. Avrupa; güvenli, düzenli ve refah dolu bir hayatın vitrini olarak sunuluyor. Amerika ise özgürlük ve sınırsız kariyer imkânlarının adresi gibi gösteriliyor. Oysa dijital dünyada parlatılan bu görüntülerin ardında, çoğu zaman konuşulmayan ciddi toplumsal sorunlar bulunuyor.
Batı metropollerinde artan hırsızlık olayları, güvenlik problemleri ve sosyal çözülme, genellikle bu vitrinlerin dışında tutuluyor. İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde yaşam maliyetleri yükselmiş, toplumsal huzursuzluklar artmış durumda. Ancak gençler çoğu zaman bu gerçeklerle yeterince karşılaşmıyor; çünkü bu yönleri onlara anlatılmıyor.
TEŞHİS 2: ALGI YÖNETİMİ VE DİJİTAL YÖNLENDİRMELER
Son yıllarda gençler arasında Türkiye'ye yönelik umutsuzluk ve memnuniyetsizlik duygusunun artması, yalnızca bireysel deneyimlerle açıklanamayacak bir boyut kazanmıştır. Sosyal medya üzerinden yayılan içeriklerin önemli bir kısmı, Türkiye'yi sürekli olumsuzlayan; Batı'yı ise idealize eden bir dil kullanmaktadır.
Bu durum, dijital mecralarda yürütülen bilinçli yönlendirmelerin ve algı üretiminin gençler üzerindeki etkisini tartışmayı zorunlu kılmaktadır. "Burada gelecek yok, orası her şeye değer" söylemi, zamanla sorgulanmadan kabul edilen bir kanaate dönüşmektedir.
TEŞHİS 3: GENÇLER KENDİ GÜCÜNÜ TANIMIYOR
Türk milleti tarih boyunca çalışkanlığı, dayanıklılığı ve yüksek uyum kabiliyetiyle tanınmıştır. Gittiği her coğrafyada emeğiyle var olmuş, bulunduğu topluma katkı sunmuştur. Bugün Avrupa'nın pek çok ülkesinde başarılı Türk girişimciler, akademisyenler ve sanatçılar bunun canlı örnekleridir.
Ne var ki bu özgüven mirası, genç kuşaklara yeterince aktarılmamaktadır. Kendi toplumunun potansiyelini tanımayan genç, başkalarının anlattığı hikâyelere kolayca kapılmaktadır.
Dahası, eğitim sistemi; Müslüman ve yerli kimliği olan gençliği köklerinden koparan, onu kendi değerlerinden uzaklaştıran bir yapıya dönüşmemelidir. Kendi mazisiyle irtibatı koparılan birey, ne tam anlamıyla Batılı olabilir ne de kendi medeniyetini taşıyabilir. Ortaya çıkan şey, aidiyetsiz ve yönsüz bir kültür boşluğudur.
TEDAVİ 1: EĞİTİMDE MİLLÎ ÖZGÜVEN İNŞASI
Eleştiren, aşağılayan ve sürekli eksik gösteren bir eğitim anlayışı yerine; güçlendiren, inşa eden ve özgüven kazandıran bir modele geçilmelidir. Genç, kendi ülkesinin tarihini, başarılarını, ekonomik imkânlarını ve kültürel derinliğini bilmeden sağlam bir kimlik geliştiremez.
Bu nedenle:
TEDAVİ 2: GERÇEK VERİLERLE KONUŞMAK
Gençleri korkutarak değil, gerçeklerle ikna etmek gerekir. Avrupa'daki artan suç oranları, yükselen kiralar, sosyal huzursuzluklar, yabancı düşmanlığı ve ağır çalışma şartları; ideolojik değil, veriye dayalı biçimde ele alınmalıdır. Gerçek karşılaştırmalar, sağlıklı kararların önünü açar.
KAPSAMLI ARAŞTIRMA ŞART
Gençlerin neden gitmek istediğini anlamak için:
Sorunu doğru tanımlamayan, çözüm üretemez.
TEDAVİ 3: GENÇLERE SOMUT FIRSATLAR SUNMAK
Sadece söylem yetmez; umut somut adımlarla beslenir:
Eğer bir genç "Burada kalırsam bir şey olamam" diyorsa, sorun ülke değil; politikalardır.
SONUÇ: UMUT OLMADAN KALMAZ
Gençleri ülkede tutmanın yolu yasaklar koymak değil; onları bu topraklara yeniden inandırmaktır. Gerçekleri anlatmak, algı oyunlarını bozmak, fırsat üretmek ve en önemlisi gençlere değerli olduklarını hissettirmektir.
Türkiye, gençliğini kaybederse geleceğini kaybeder.
Ama gençliğiyle birlikte yürürse, hiçbir güç onu yolundan çeviremez.
Sorun açıktır.
Teşhis nettir.
Tedavi bellidir.
Gecikme lüksümüz yoktur.
Selam ve dua ile.