Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş'in kayboluşunun üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen, ölümüne dair şüpheler giderilemedi. 18 gün süren arama çalışmalarının ardından cansız bedeni Van Gölü kıyısında bulunan Kabaiş'in dosyası halen belirsizliklerle dolu.
Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024'te kaldığı KYK yurdundan çıktıktan sonra Van Gölü sahiline inmiş, o akşam yurda geri dönmemişti. Ailesine ertesi gün haber verilmiş, polis ve AFAD ekipleri günlerce göl kıyısında ve çevresinde arama yapmıştı. 18 gün sonra, Kabaiş'in bedeni, son görüldüğü yerden 24 kilometre uzaklıktaki Mollakasım Mahallesi sahilinde bulunmuştu.
Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) ilk raporunda Kabaiş'in ölüm sebebi "suda boğulma" olarak değerlendirildi. Ancak Kabaiş'in Van Gölü'nde mi yoksa farklı bir suda mı yaşamını yitirdiği, bedeninin 24 kilometre boyunca nasıl sürüklendiği, ayrıca üzerinde tespit edilen iki erkek DNA'sının kime ait olduğu gibi onlarca soru açığa kavuşmadı.
Bölgenin O Hali isimli YouTube kanalında gazeteciler Kadir Cesur ve Ruşen Takva'nın sorularını yanıtlayan Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş ile dosyanın avukatlarından Fatma Ülgen, soruşturmadaki eksikliklere dikkat çekti.
Baba Kabaiş, kızının ölümünün bir intihar vakası olmadığını belirterek, "Biz sadece gerçeği öğrenmek istiyoruz" dedi.
Nizamettetin Kabaiş, savcılığın dosyaya getirdiği kısıtlılık kararına itirazını dile getirdi. "Bir dosyada bir yıl gizlilik olur mu?" diye soran Kabaiş, "Bu bir zenginin kızı olsaydı, böyle mi olacaktı? Her şeyi kendilerine göre ayarlıyorlar. Delilleri karartmaya çalışıyorlar. Psikolojimiz altüst oldu. Bir senedir, kızıma ne olduğunu soruyorum. Sürekli savcılığa da gidip bu soruları soruyoruz ama cevap alamıyoruz. Bir senedir çalıştıklarını söylüyorlar. Bunlara bir sene az geliyor demek ki" dedi.
Rojin'in cansız bedeninde bulunan iki farklı erkeğe ait olduğu değerlendirilen DNA'lara ilişkin de konuşan Kabaiş, "Önce 'bulaş' olabileceğini söylediler. Bir ay aradan geçti, 47 kişiye baktıklarını söylediler. Ondan sonra 109 kişiye, en sonda ise 200'ün üzerinde kişinin DNA'sına baktıklarını söylediler. Hiç biri ile eşleşmemiş. Bu ne anlama geliyor? Demek ki; bu iki DNA kime aitse, bu suçu da onlar işledi. Onlar Rojin'in katilidir" diye konuştu.
Kabaiş aynı zamanda Rojin'in bedeninde darp izleri olduğunu kendi gözleriyle gördüğünü ifade ederek şöyle konuştu: "Boynunda, boğazında darp izleri vardı. Kendileri, bir bedenin 18 gün suda kalması nedeniyle DNA bulunamayacağını söylüyor. O halde Rojin, 18 gün suda kalmamış ve öldürülüp oraya bırakılmış. Benim kızım asla intihar etmedi. Ben üniversite ve yurdun peşini bırakmayacağım. Onlardan şikayetçiyim. Kızımın ölüm sebebi onlardır. Görevlerini ihmal ettiler, 17 saat sonra bize haber verdiler."
Baba Kabaiş, bir diğer iddiayı daha gündeme getirdi. Rojin'in Van Gölü sahilinde ilk olarak başörtüsü bulunmuştu. Kabaiş, başörtüsünün üniversiteye ait mavi bir traktörün teker hizasında bulunduğunu öne sürdü: "Bir mavi traktör göl kenarına gitti. Ne için gitti? Onu da biz fark ettik. Traktör aşağı indi, orada patinaj çekti. Bir kişi aşağı indi. Traktör tekrar geri geldi. O traktörün ne işi vardı orada? Traktör oradan döndükten sonra, kızımın başörtüsü, tam da o traktörün tekerinin hizasında bulundu. Demek ki, o traktörden inen kişi başörtüsünü oraya bıraktı. Ben kızımın başına üniversitede bir şey getirildiğini, sonrada intihar süsü vermek için başörtüsünün getirilip oraya bırakıldığını düşünüyorum."
Van YYÜ Rekörürü Hamdullah Şevli'nin Rojin'in otopsisine girdiğini söyleyen Kabaiş, "Neden rektör benim kızımın otopsisine giriyor? Bir rektör otopsiye giremez. Doktor değil sonuçta. Baro başkanı otopsiye girmek istediğinde ise onu engellediler. Dosyanın ilk savcısı hiçbir şey yapmadı. Çalışmaları yapmadı. Rojin'e çok ihanet ettiler. İkinci savcı geldi. O bize yardımcı oldu. Bir şeyler gördüklerini, biraz sabretmem gerektiğini ve katillerin bulunacağını söyledi. Ayrıca Ronin'in parmağının kırık olduğunu, insana ait bir kan lekesi olduğunu söyledi" ifadelerini kullandı.
Rojin Kabaiş dosyasının avukatlarından Fatma Ülgen de, savcılığın bir yıldır sürdürdüğü kısıtlılık kararına ilişkin konuştu: "Gizlilik kararının bir dosya için makul bir süre uygulanması gerekiyor. Peki bu dosya için kısıtlılık kararı gerekli midir? Gerekliyse, kimler için gereklidir? Bu soruları sormak lazım. Dosyaya ikinci savcının atanmasıyla birlikte, nispeten bize ve aileye karşı kalktığını gördük. İlk etapta bunun bizlere de uygulanıyor olması, sürecin hızlı ilerlemesini engelledi."
Rojin'in cansız bedeninin bulunmasının ardından, özellikle iktidara yakın medya organlarında 'intihar algısı' yaratılmaya çalışıldığını ifade eden Ülgen, "Önce bir intihar algısı yaratılmaya çalışıldı. Bizim dosyaya dahil olmamız ile birlikte, alan genişledi" dedi.
İki şüpheli DNA'ya ilişkin de konuşan Ülgen, "İki şüpheli DNA'dan bahsediyoruz. Gelen raporda bulaş riskinin bertaraf edilmesi konusunda görüş belirtilmişti. Burada, bulaş riskinin tümden bertaraf edilmesi durumunda elimizde iki tane şüpheli DNA örneği vardır demektir. Bu iki şüpheli örneğin kime ya da kimlere ait olduğunu tespit etmezseniz, biz Rojin'e ne olduğunu asla bilemeyeceğiz. Peki bu DNA örnekleri Rojin'in bedeninin neresindedir. Bu da çok önemli" şeklinde konuştu.
Ülgen, süreçte gelinen son noktayı ise şöyle açıkladı: "19 Mart 2025'te gelen bir ATK raporu var. Bu raporda kısmen taleplerimiz karşılandı. Eksik kalan taleplerimizin de karşılanmasını beklediğimiz bir aşamadayız. Daha önce gözlemci hekimimizin gözlem raporunu dosyaya sunmuştuk. İki erkek DNA'sının vücudun neresinde olduğuna dair bir sorumuz vardı. Şu anda çok önemli bir ATK raporu var. Onun gelmesini bekliyoruz. " ifadelerini kullandı.Kaynak Bölge gazetesi