ABD – “Büyük İsrail” Fay Hattı

Cengiz Sözübek

VAN 9.05.2015 10:37:51 0
ABD – “Büyük İsrail” Fay Hattı
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Mart ayı başlarında ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi John Boehner’in “korsan daveti”yle Washington’a gelen Netenyahu, İran’la ilgili tehditlerini savurduğu konuşmasının her üç kelimesinde durdurulup ayakta alkışlanırken İsrail’deki sağcı-radikal seçmene de gerekli mesaj veriliyordu: “ABD, ‘gidici’ Obama’ya rağmen Likud Partisi’nin-Netenyahu’nun arkasında ve ABD’nin İsrail’e desteği de Netenyahu’nun zaferine bağlı”

Mesaj iki hafta sonra yapılan seçimlerde adresine ulaştı ve kararsız Siyonist seçmenler sandığa gitmeye ikna edildi. İsrail halkı Netenyahu’nun Likud’unu birinci parti yaparak, Sağ Siyonist ve Sol Siyonist iki partiye toplam 110 koltukluk Meclis’te 53 koltuk verdi ve İsrail’in “kaderi”ni ABD’nin “cumhuriyetçi kanadı”nın bir sonraki seçimde gelmesine bağlayan hat inşa edildi; “kader”i çizilen sâdece İsrail değil, “Siyonist İsrail”di.

Cumhuriyetçilerin ve Neo-Con’ların nezdinde “Paralel Amerika”nın “Obama Sonrası” için ilk ciddî yatırımı ve zaferi de Likud’lu İsrail oldu. Son birkaç aydır “siyahi öldüren siyahi Başkan” imajıyla sokaklara sirayet etmeye başlayan “derin çatlak” Obamarika’yı tasfiye edecek mi?

Obamarika ile Likudnik İsrail arasındaki atışma yeni değil; Aralık 2013’te “67 sınırlarına dön” dediğinde, İsrail târihi târihçilere bırakmamıştı: “O zaman sen de Teksas-Alaska’yı Rusya’ya, kalanını da Hint’lilere geri ver!

Selef Başkan Clinton “bazıları kimin süper güç olduğunu unutuyor” dediğinde, yıl 2009’du. Obamarika’yı Demokratlar’ın son 15 yılda Neo-Con tayfasıyla yaşadığı “uzatmalı ayrılık” kavgalarıyla birlikte değerlendirdiğimizde; Clinton’un “Monica skandalı”ndan, 11 Eylül sonrası Pentagon’a yuvalanan Siyonist ekibe FBI’nin açtığı “casusluk dâvâsı”na kadar gidebiliriz.

Netenyahu’nun Mart seçimlerinden iki hafta önce emri vaki ile (Beyaz Saray’ın ifadesiyle “normal protokolü ihlal ederek”) geldiği Washington’da Obama’nın ve Kerry’nin sert protestosuyla karşılaşması basit bir kişisel “inatlaş”manın aşikar olması değil. Özellikle son beş yıldır Amerika’nın finans kapitale karşı “birleşen devleti”nin dillendirdiği kırılmada artık “son”a doğru gidildiğinin işareti.

“Büyük İsrail” olacak mı? değil; “Likudnik İsrail olacak” mı?

Arap diktatörlükleri ile kurulan“korku dengesi”nde, her iki tarafa da “meşruiyet” sağlayan düzenin yıkılmaya başladığı ve diğer yandan petrol devrinin son birkaç on yılına doğru girerken, yarım yüzyıldır petrol piyasalarının küresel düzenin menfaatleri yönünde düzenlenmesinde rolünü hakkıyla icrâ eden İsrail’i taşımanın marjinal maliyeti marjinal faydasını aşmadı mı?

Soru: İsrail’in ekonomik ömrü bitti mi?

Noam Chomsky’nin tabiriyle “Batı’ya pahalıya mal olan lejyoner İsrail”i artık hangi dengenin muhafazası ya da kurulması için bu şartlar altında yaşatmaya devam edebilecek Amerika?

Bu sorunun Amerikan halkı nezdinde cevabı, her geçen gün artan bir oranla “İsrail’in değil ABD’nin çıkarlarının öne çıkartılması” gerektiği yönünde. Eğer birkaç Filistinli Arap’ın fail olacağı Avrupa’nın göbeğinde yaşanan karikatürist öldürme operasyonları Amerika’ya-İngiltere’ye taşınmazsa, bu imajın değişmesi de çok zor görünüyor. Amerikan halkı, İsrail’e ve İsrail’in varlığını kabul etmesi (ve Arap dünyasına kabul ettirmesi) karşılığında Mısır’a yıllarca ceplerinden çıkan milyarlarca dolara artık çok da hoşgörüyle bakmıyor.

Amerikan devleti için İsrail’in “ekonomik ömrü” daha ne kadar sürdürülebilir? AIPAC ya da JINSA gibi Siyonist Düşünce Merkezlerinin hangisi bu sürdürülebilirliği matematiksel olarak ispatlayabilir? “Kutsal Topraklar”da kurulan İsrail, 1900’lü yıllarında başlarında anlaşılan petrol denizinin üstündeki Arap Yarımadası eğer Avrupa’nın kuzeyinde olsaydı; İskandinav ülkeleri topraklarından bir “Kutsal Toprak” hikâyesi çıkartılır ve İsrail oraya kurulurdu. JINSA’nın matematikçileri ancak o zaman işe yarayabilir; “Tevrat’ın şifresi” modellemeleriyle bu hikâye matematikle ispatlanırdı.

Soruyu daha da genişletirsek: “Siyonist-İsrail” maskesiyle küresel operasyonlar yapan küresel finans-kapital için bile bu durum sürdürülebilir mi?

Küresel ekonomik savaşların, Finans-Kapital’in büyük yatırımlar yaptığı Hind-Çin ana karası ve Pasifik Okyanusu “havza”sına doğru kaydığı bir “denge”de; petrol çağının “kutsal toprakları” olan Ortadoğu’da küresel tavaflar yapmanın sürdürülebilir bir maliyetinin olması gerekiyor. Çünkü 90’lı yıllarda bir Suud Bakanı’nın dediği gibi “taş devri, taş bittiği için bitmemişti; petrol devri de petrol bittiği için bitmiyor” ve petrol dengesi de varlık ve bekâsını bu dengeye göre kuran ülkelerin geleceğini sarsıyor.

“Eski Ortadoğu”nun varlık ve bekâsını bu dengeye göre kuran ülkeler Soğuk Savaş döneminin İsrail ve Arap Ülkeleriydi; bugün bu denkleme en kallavi yerinden dahil olan ülke İran. Nükleer silahlarını “yaptım, yaparım, yapacağım” diyerek ve kimi zaman da İsrail’e attığı birkaç yüz füze ile bölgenin “aklını başından alan” İran işte bu “denge”nin değirmenine yakıcı bir “su” taşıyor.

İran-İsrail komplolu “kıyamet senaryoları”, yüz milyarlarca dolarlık silah endüstrisine de (burayı Küresel Finans-Kapital’in askeri kurmay karargahı Pentagon diye de okuyabiliriz) göz kırpıyor, artan petrol fiyatlarıyla da petrol ihracatçısı ülkeler kasalarını dolduruyor.

Peki İran için bu “sürdürülebilir” mi?

Tam burada başa dönmek, Netenyahu’nun korsan Washington ziyaretinde yaptığı konuşmanın ana temasının İran ve nükleer silah çalışmaları olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bunun üzerine Obamarika’nın “İran Açılımı”nı da eklediğimizde, İsrail’le birlikte bu dengenin mafsalındaki diğer ülkeye ve onların kurdukları düzene de ulaşıyoruz.

Tecrit edilmiş bir İran, bölge ülkeleriyle bile “korsan ticaret”ler yapmak zorunda kalarak ve üretim-teknoloji yatırımları yapmayarak sadece petrol gelirleriyle ayakta kalamayacağını bilmiyor mu? Binlerce yıllık devlet geleneği olan “Pers Aklı”, birkaç on yıl işine yarayan bu “düzen”le yolun sonuna geldiğini anladı. “Paralel İran”ın Neo-Con ekibiyle oynadıkları bu “oyun”un birkaç on yıl sonra İran’ı getireceği noktayı net bir şekilde görüyor. Birkaç füze atıp birkaç varil daha fazla kâr elde etti; “birkaç İran Baharı” için birkaç kötü adam yeterli..Hatta “Porsche kazası” bile başlı başına bir “mesaj”.

Tecrit edilmiş bir İsrail, “Vadedilmiş Yalnızlığı”nın tam ortasında; Filistinlilerle kıyamete kadar sürecek bir kavgada, bayrağı ithal zenci Yahudilere bırakacak bir yorgunlukla malûl…Sadece yüz milyonlarca Arap’ın ve bir buçuk milyar müslümanın ezici çoğunluğunun nefreti değil, Batı halklarına da sirayet eden bir “memnuniyetsizlik”le de yüzleşmeye başlayan bir ülke nereye kadar devam edebilecek?

İsrail belki hep olacak, ama “Siyonist İsrail” önümüzdeki on yılda yaşanacak büyük dönüşümlerle birlikte artık olmayacak.. “ABD – ‘Büyük İsrail’ Fay Hattı” başlığı ise bir ironi; “Büyük İsrail” diye bir “şey” hiç olmayacak..Kaynağına ulaşamadığı Fırat ve Dicle’nin soğuk sularında ancak boğulur.

İran hep vardı ve yine hep olacak; ancak bir şartla: Ya “Yeni İran” ya izmihlâl.

Küresel Finans-Kapital, Neo-Con artıklarının “eski güzel günler”in devamı için çaresizce son bir kamikazeyle ABD Seçimlerinde Cumhuriyetçileri iktidara getirerek yeniden “Sırada İran Var” türküsünü söyleyecek gibi gözüküyor.

Tecrit edilmiş bir Finans-Kapital, tüm dünyada orta sınıfın yok olmasıyla nasıl bir kıyametle karşılaşacağımızı ve hatta hiç kullanamayacakları nükleer silahlardan bile daha tehlikeli olabileceğini çok iyi biliyordur.

Büyük “Fay Hattı”nın tarafları: Devlet tanımayan Küresel Finans ile Kapital ve Devlet yapısının devamını savunan Devletler Sistemi. Bu fay hattındaki kırılmadan; Putin’in Rus oligarklarını tasfiyesine de, Obamarika’nın İran açılımına da ve “Acem Büyüsü - Erdoğan Operasyonu”na da ulaşılabilir.

Küresel Finans-Kapital kaybedecek; kendisi tecrit edilmiş, fikirleri bir süre daha iktidarda kalarak..