Tarih: 10.06.2023 14:23

ABD'nin zaaflı konumu ve Arap dünyasının arayışları

Facebook Twitter Linked-in

Ahmet Varol, ABD'nin eski konumundan hareketle kendisi yerini belirlediği ancak artık dengelerin değiştiğini ifade ediyor.

ABD, emir veren konumunda olmakta ısrarlı

Son dönemde bilindiği üzere dünyada bir güç kavgası var. Bu kavga yerine göre savaşlarla, yerine göre işbirliği anlaşmalarıyla kendini ortaya koyuyor.

Rusya, savaşın maliyetinin ağır olmasına ve beklediğinden çok uzun sürmesine rağmen Doğu Avrupa üzerindeki etki gücünü kaybetmemek için Ukrayna savaşını sürdürmekte ısrarlı davranıyor.

Bu arada Çin, etki alanını genişletmek amacıyla yeni diplomatik ataklar yaptı ve önemli işbirliği anlaşmaları imzaladı.

ABD’nin dayatmacı tutumundan artık sıkıldığı anlaşılan Arap dünyası da Çin’in kendilerine uzattığı eli tutmayı ve onunla işbirliğini geliştirmeyi ihmal etmedi. Bu işbirliği Suudi Arabistan ile İran arasında diplomatik ilişkilerin başlatılmasında da rol oynadı.

Uluslararası alanda önemli ataklar gerçekleştiren Çin’in Arap dünyasında da sahayı kapmaya çalışması tabii ki ABD’yi endişelendiriyordu.

Biden’ın bölgeye, 13-16 Temmuz 2022 tarihlerinde gerçekleştirdiği ziyaretten istediğini elde edememesi de ABD yönetiminin ciddi şekilde rahatsız olmasına neden olmuştu. Sonrasında Çin ile Suudi Arabistan arasındaki işbirliğinin daha da gelişmesi ABD’nin “Ortadoğu” olarak isimlendirilen bölgede özellikle ticari alandaki payının azalmakta olduğunu gösteren önemli bir gelişme oldu.

Anlaşıldığı kadarıyla ABD bölgede Çin’in daha fazla öne geçmesini engellemek ve kendi konumunu yeniden güçlendirmek amacıyla bir atağa geçmiş durumda. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bu amaçla 6-8 Haziran tarihlerinde Suudi Arabistan’a bir ziyarette bulundu. Blinken bu ziyaretinde Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarıyla da bir araya geldi.

Görüşmelerin ardından Blinken ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan bir ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda görüşmelerde üzerinde durulan konular hakkında kısa bilgiler verildi.

İddiaya göre ele alınan konuların başında terörle ve özellikle de IŞİD’le savaş konusu yer alıyordu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Ferhan kendilerinin IŞİD’in finanse edilmesini önlemek için bütün güçleriyle savaş verdiklerini söyledi.

İran’la diplomatik ilişkileri başlatmasından sonra Suriye’yle de yakınlaşma içine giren Suudi Arabistan’ın Dışişleri Bakanı Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönebilmeleri için uygun şartların oluşturulması konusunda çaba sarf ettikleri iddiasında bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İran’ın istikrarı bozan tutumuna karşı bölge ülkeleriyle koordinasyon içinde olduklarını ileri sürdü.

Söylendiğine göre üzerinde durulan konulardan biri de Sudan meselesiydi ve bu ülkede savaşan taraflara yönelik uzlaşma çağrısı tekrar edildi.

Ancak dikkat çeken bir husus, bölge ülkelerinin dünyadaki diğer güçlerle ilişkileri geliştirmeye yönelmelerinde ve kendisinden uzaklaşmaya başlamalarında bu tutumunun önemli bir fonksiyonu olduğunun birçok yorumcu tarafından dile getirilmesine rağmen ABD’nin hâlâ bölgede “emir verici” konumunda olmaya büyük özen göstermesi ve bölgeyle ilişkilerinde siyonist işgal rejiminin çıkarlarına birinci derecede öncelik vermesiydi.

Blinken, ortak basın toplantısında, Vaşington’un bölge ülkelerinin İsrail’le ilişkileri normalleştirmesi sürecinde baş rol oynamaya devam edeceğini söyledi. İsrail’in Ortadoğu’ya tam entegrasyonunun sağlanması, bunun için de var olan anlaşmaların daha da kökleştirilmesi ve genişletilmesi için Vaşington’un faaliyetlerini sürdüreceğini vurguladı.

Bu tutumu ise, işgal rejimindeki aşırı ırkçı mevcut hükümetle görünüşte bazı sorunlar yaşıyor olmasına rağmen ABD’nin siyonist işgalcinin çıkarlarına kendi çıkarlarından daha fazla önem verdiğini gösteriyor.

Ancak işgalci siyonistin saldırgan tutumuna rağmen onunla ilişkilerin normalleştirilmesi girişimlerinin halkların ciddi tepkilerine yol açtığının farkında olan Suud Dışişleri Bakanı bu konuda temkinli olmayı tercih edeceklerini belli ederek, Filistinlilerle barış sağlanmadan gerçekleştirilecek normalleşmenin faydasının çok sınırlı olacağını ifade etme ihtiyacı duydu.

Ahmet Varol / Yeni Akit




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —