Bekleme! Gelmeyecek!
Mehdi tartışmalarının yapıldığı günlerde sosyal medya mecralarından güzel bir yazı alıntılamıştım. Bu yazıya o alıntıyla başlamak istedim.
Hindular 3700 yıldır Kalki’yi bekliyor.
Budistler 2600 yıldır Maitreya’yı bekliyor.
Yahudiler 2500 yıldır Mesih’i bekliyor.
Hristiyanlar 2000 yıldır İsa’yı bekliyor.
Sünniler 1400 yıldır Mehdi’yi bekliyor.
Şiiler 1300 yıldır kaybolan 12. İmamı bekliyor.
İnsanlık kendi sorunlarını kendileri çözmesi gerekirken bunu ya Allah’tan ya da bir Mehdi/Kurtarıcıdan bekliyorlar. “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. (Rad Sûresi, 11. Ayet)
Ey İnsan! Allah seni irade, akıl ve vicdan sahibi özgür iradeli bir varlık olarak yarattı. Birilerini bekleme, kalk ve kendi bozuk dünyanı kendin değiştirmeye cesaret et!
Özgürlüğü Bilmiyor!
Dünya’da kölelik diye bir şey pek kalmadığı için, sadece filmlerde gördüğümüz köleler ve kölelik sistemi hakkında bilgi sahibiyiz. Alışkanlıklarımızın bile bir kölelik olduğunu pek düşünmeyiz. Asgari ücrete mahkum iş hayatının, modern kölelik olduğu tezi ise başka bir tartışmanın konusudur.
Amerika’da kölelik sistemini kaldıran Abraham Lincoln (1809 – 1865) ve ekibinin verdiği mücadele okumaya ve öğrenmeye değer bir mücadeledir. Köleliğin kaldırılmasına, sadece efendilerin, köle sahiplerinin karşı çıktığı sanılır genelde. Köleliğin kaldırılmasına bazı köleler bile karşı çıkmış. Özgürlüğün ne olduğunu bilmedikleri, özgür kalınca ne yapacaklarını bilemedikleri için, sahiplerine kendilerini özgür bırakmaması için yalvaranlar olmuş. Bugünün insanına bunu anlatmak çok zordur. Bir insanın özgürlüğünü neden istemediğini, özgür kalmamak için efendisine neden yalvardığını anlamak, bugünden geriye bakınca kolay değil.
Köle, sadece ayaklarında prangalar olan insanlar değildir. Zihinsel kölelik bedensel kölelikten daha koyu bir esarettir. Özgürlüğü istemeyi bile bilmeyen bir kölelik zihniyetinden bahsediyorum. Bir insanı uzun süre köle olarak kullanmak istiyorsanız, köleliğin kaderi olduğuna ikna etmeniz işinizi kolaylaştırır. Zihinsel olarak köle yapamadığınız bir insanı, bedensel olarak köle tutmanız zor olur. Kölelikten kurtulmak için yapabileceği bir şeyin olmadığına, yakın bir gelecekte bir kurtarıcı geleceğine inandırırsanız, kendini özgürleştirme çabasının da önüne geçmiş olursunuz.
Kurtarıcı Beklemek!
“Köle, başkalarının kendisini kurtarmasını bekleyen insandır” diyor Voltair. Uydurulmuş bir masal kahramanı tarafından kurtarılmayı bekleyenler, bir komutan bir ordu tarafından kurtarılmaya bekleyen kölelerden daha ağır kölelerdir. “Sihirli lambada uyuyan Aladdin, lambasından çıkıp bizi kurtaracak” diye inanan bir çocuk görseniz, çizgi filmlerden etkilendiğini anlarsınız. “Kaf dağının ardında” bir umut bekleme masalları, masal olarak hayatımızda yer alıyor. Bu masalların gerçek olduğuna inanacak kadar cahil olan insan yoktur. Sihirli lambadan çıkacak olan Aladdin’i veya kaf dağının ardından gelecek kurtarıcıyı beklemiyorlar ama en az o kadar büyük bir uydurma olan Mehdi bekliyor Müslümanlar. Mehdi beklemek veya Mehdi’nin geleceğine inanmak, sihirli lambadan Aladdin’in çıkacağına inanmaktan farksızdır.
Kurtarıcı olarak mehdi bekleyenlerin varlığı, insan aklının manipüle edilerek nelere inandırılabileceğinin kanıtıdır. Mehdi bekleme inancının en basit tanımı ve yorumu bile, buna inanan insanların cehaletini görmeye yeterlidir. Mehdi inancı Sünni İslam’da kıyamet öncesinde gelecek ve ümmeti birleştirerek, deccal veya yalancı Mesih’e karşı savaşacak ve Mesih ile dayanışma içerisinde İslam’ın kısa süreli dünya hakimiyetini gerçekleştirecek, Muhammed’in soyundan bir halife olarak inanılır.
Kaf dağının ardından gelecek olan bir kurtarıcı beklemekten bir farkı yoktur Mehdi beklentisinin. Bu cehaletin neresini düzeltmekle işe başlayacaksınız? İslam’a, akıla ve Peygamber sünnetine aykırı olan bu yalanı, Peygamberimizin söylediğini iddia ederek, yalanlarına Peygamberimizi bile alet ediyorlar.
Tembelliğe Alışmak
Bir kurtarıcının kesin olarak geleceğine inanmış bir köle, kurtulmak için çaba sarf etmez. Kurtarıcı bir Mehdi’nin geleceğine inandırarak tembelliğe alıştırdılar Müslümanları. Kendisinden başlayarak, önce elinin uzandığı yakın çevresinin kurtuluşu için çalışması gereken Müslümanları, kurtarıcı beklemeye alıştırıldılar. “Her Müslüman kendisinin Mehdisidir” diyen Musa Carullah bunu anlatmaya çalışıyor.
Zihinsel uyuşturucular bedensel uyuşturuculardan daha tehlikeli daha zararlıdır. Şarap içen insan sabaha uyanır. Hap alan kişi ilacın etkisi geçince kendine gelir. Damardan uyuşturucu alan insan ertesi gün normal hayata uyum sağlamaya çalışır. Zihnen uyuşturulmuş olan insanların uyanması çok daha uzun sürüyor. Sihirli lambadan çıkan Aladdin masalına inanan ve bunun hayalini kuran bir çocuk, yaşı ilerleyince bu ve benzeri masalların neden anlatıldığını da anlıyor. Dinler tarihi hakkında birçok kitap yazmış olan Karen Armstrong benzer bir örneği Noel Baba inancıyla anlatıyor. Küçük yaşta Noel Baba hikayeleriyle eğlenen ve mutlu olan çocuklar, yaşları ilerleyince Noel Baba diye birinin olmadığını öğreniyorlar. Böyle bir hikayenin neden uydurulduğunu da zamanla anlıyorlar. Ancak aynı insanlar din adına öğrendikleri hurafe ve uydurmaların gerçeğini araştırma ihtiyacı hissetmiyorlar. Din hakkında gerçek bilgileri öğrenme çabası yerine dinden uzaklaşmayı tercih edenler olduğunu anlatıyor Karen Armstrong.
Kalk ve Uyar!
Peygamberimiz Hira mağarasında vahiy alınca korkup evine koşmuş. Eşi Hz. Hatice’ye “Beni örtün, beni örtün!” demiş; onlar da üzerine bir örtü örtüp serin su serpmişler. Bu olay sonrası Müddessir suresinin ilk ayetleri inmiş. “Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar!” diye başlar Müddessir suresi.
Allah, ne yapacağını bilemez halde örtüsünün altına giren Peygamberimize “Kalk ve uyar!” diye hitap ediyor. Peygamberimizin ümmeti olan Müslümanlar da aynı hitabın muhatabı değil mi? “Kalk ve uyar!” diyen kitaba iman etmiş olan Müslümanları, Mehdi bekleyecek hale getirdiler.
Kalkmakla sorumluyken beklemeye alıştırdılar.
Beklemeyin!
Gelmeyecek!