Kobane düşerse insanlık düşer diyorlar… Halep, Şam, Bağdat bombalanırken düşmeyen insanlık Kobane’de düşer mi? Bu sahte insanlık rolü ve bu sözleri söylemek hakkı, zalim Esed’in yerli şebbihalarına düşer mi? Kobane düşerse insanlık düşermiş. 3 yıl boyunca 300.000 (yazıyla - üç yüz bin) masum insan öldü de şimdi Kobane’ye ağlayan birçoğunun yüreğine acı düşmedi. Kobane’yi yanı başındaki Halep’ten İdlip’ten, Haseke’den ayıranlar utansın. Kendi katliamcılarını kahraman ilan edenler, hümanizmi sadece kendi ırkına hasredenler utansın. 3 yıl boyunca Esed’i destekleyen, Suriye direnişini hedef gösteren ama şimdi Kobane için dünyayı ayağa kaldıranların insanlığı yere batsın. Eğer yere batacak kadar insanlıkları varsa…
Şimdi zalim Esed diktatörü ile iğrenç bir ittifak gerçekleştirmiş iki kesimin de birbirini suçladığını görüyoruz. Gezi eylemlerini organize eden kesimler Kobane’ye cılız destek veriyor diye PKK tarafından kınanıyor. Kullanılan şiirsel ifadeler de kendi içinde bir ikiyüzlülüğü barındırıyor. Bu ülkede ağaç olmak varmış ey Kobane...
Ürdün’de Suriyeli mültecilerin kaldığı Za’atari kampı 3 yıldır ne 500 Yezidi kadar ne de Kobane kadar gündem olmadı
Evet, bu bölge sık sık insanların hayvanlardan, ağaçlardan ve şayet Müslümanlarsa Atatürk büstlerinden kıymetsiz olduğunu müşahede etmiştir. Taksim’de bir ağaç için CNN, BBC ve Beyaz Saray Sözcüsü ile beraber ritim tutup insanlık gösterisi yapan Esed destekçisi Aleviler, Solcular, Şiiler, Amerikancı antiemperyalistler(!) o yere batasıca insanlıklarını hiçbir zaman Humus’ta açlıktan kedi eti yiyenlere göstermediler. Onlar günübirlik 200 (yazı - ile iki yüz) çocuk ve kadını varil bombalarıyla katleden bir diktatörü desteklemenin utancını her zaman alınlarında taşıyacaklar.
Evet! Bu ülkede ağaç olmak varmış ey Kobane... Kobane olmak varmış ey tüm ümmet... Kobane olmak varmış, Şam, Halep, Kabil, Bağdat, Gazze olmak yerine... Ve Atatürk büstü olmak varmış PKK tarafından yakılan Müslümanlar1, medreseler,2 3 Kur’an Kursları4 olmak yerine. Amerika ve Avrupa ülkelerinin Kobane’de yapılmamış katliama gösterdikleri tepkiyi Şam’da her gün yapılan katliamlara göstermemeleri hem onlar için utanç; hem de Kobane ismi verdikleri Aynul Arab’ı bir Kürt faşizmi kantonuna çevirmek uğruna Şam’da, Halep’te katliam yapan rejimi destekleyenler ve utanmadan ABD’den yardım dilenenler için utanç.
ABD, Kobane ile ilgilenmiyor. Kürtlerin canı ile ilgilenmiyor. PKK’yı umursamıyor. Bütün bunlar anti-emperyalist ve Sosyalist ilkelerini terk edip Batı’dan yardım dilenen ve Batı ile ittifak kuran PKK için hiç anlam ifade etmiyor mu? ABD sözcüsü defalarca “Kobane bizim için stratejik öneme sahip değil” dedi.5 ABD Kürtleri sadece stratejisinin önemsiz bir parçası olarak görüyor. Başta ABD olmak üzere koalisyonun Kobane’ye attığı her bombada çığlıklar, ıslıklar eşliğinde alkış tutanlar, biji ABD diyenler, acaba o bombaların altında yerle bir olan evlerin mazlum Kürt halkına ait olduğunu bilmiyorlar mı? Yoksa onlar için gariban Kürdün evinin barkının yerle bir edilmesinde bir beis yok mu? Yeter ki PKK’nın çıkarları korunsun, iktidarı tahkim edilsin de, varsın Kobane Koalisyon bombaları altında yerle bir olsun mu diyorlar?
Ajan provokatör gazetecilerin ve tetikçi yazarların gazına gelen gariban Kobane halkı, ABD’ye twitter’dan koordinat verecek kadar gözü dönmüş sözüm ona “yardım görevlilerinin”, birazdan kimin evini yerle bir ettireceğini göremiyor mu acaba? Tek bir günde 10’dan fazla bombayı bir şehrin üzerine gelişi güzel bırakan ABD ve ortakları, gariban Kürdün geleceğini, evini, barkını ve yerini ve yurdunu yerle bir ederek mi inşa ediyor?
ABD uçaklarına Kobane’de koordinat veren bir Yardım Görevlisi (?) Oscar B.
Kahkahalar eşliğinde Kürt Şehri Kobane’nin bombardımanına eşlik edip, daha sonra Diyarbakır’daki “yobaz Kürtlere” savaş açan ajan provokatör Şebbihanın Kürt Halkı’nın yanında olduğuna inanabilir misiniz? Hayatı boyunca ağzına bir defa bile Kobane’yi almamış, harita’da yerini bile gösteremeyecek gazetecilerin “Enerji Koridoru Kobane”, “Kobane düşerse insanlık düşer” sloganları sadece ortalığı karıştırmak için.
Tarih, 20 gün Kobane ile yatıp kalkan ikiyüzlü medyanın 20 günde 2 bin Müslüman'ın Halep'te Şam'da katledilişine sessizliğini yazacak.
PKK yanlılarının Kobane söylemlerine baktığınızda, PKK’nın her karışına kan dökerek Suriye Kürdistanı’nı ele geçirdiğini zannedersiniz. Oysa Kobane dâhil bütün Suriye Kürdistanı Barzani’yi destekleyen Kürtlerin ve Kürt İslami Hareketlerinin PKK tarafından demokrasi ve halkların kardeşliğine uygun olmayan yöntemlerle tasfiye edilmeleri, Amude’de Kürtler’in katledildiği gibi katledilmeleri6 sonucu ve Esed zalimi ile son derece ilkesiz bir anlaşma ile PKK kontrolüne geçmiştir. PKK hiçbir köyü dahi savaşarak Esed rejiminden kurtarmamıştır. Aşağıda yer alan görsellerde Kamışlı’da PKK araçları ile Esed araçlarının yan yana olduğu açıkça görülmektedir.
Rojava halkının PKK aleyhine yaptığı gösterilerden sadece biri
PKK’nın Kobane Kayıpları
IŞİD’in Kobane’ye yönelmesi aslında PKK’nın Esed rejimi, Şii Maliki yönetimi ve İran- ABD ile yakın temaslar kurarak hem IŞİD’e hem de tüm Suriye direnişine cephe açmasıyla yakından ilişkilidir. IŞİD 16 günde PKK’nın kontrolündeki 300 köyü ele geçirmiştir. Bağımsız kaynakların bildirdiğine göre son 26 günde PKK’nın kayıpları 500-1000 arasındadır. Bu rakamları PYD’ye bağlı medya kaynakları da doğrulamaktadır. IŞİD ise bu rakamları 1000-1500 olarak vermektedir. Bu rakamlara yakın bir oran da yaralı bulunmaktadır.
Şanlıurfa Valisi tarafından yapılan açıklamada 545 PKK/PYD savaşçısının Kobane’deki çatışmalarda yaralanıp Suruç Devlet hastanesine kaldırıldığı ve 300 savaşçının da tutuklandığı bilgisine bakılırsa PKK’nın IŞİD karşısında sayıları 1000-1500 arasında değişen bir kayıp verdiği söylenebilir. Şüphesiz bu oran PKK gibi 40 yıllık tecrübeye sahip ve Batı tarafından her türlü eğitim-medya-para ve imkan ile desteklenen bir örgüt için ağır bir yenilgi. Burada sorulması gereken şey Türkiye’de tedavi altına alınan yaralı PKK’lılar arasında kaç çocuk var ailelerinden kaçırılan. Ve bunlar arasında toplam kaç Türkiye vatandaşı var?
3 yıl boyunca Esed diktatöründen kaçıp Türkiye’ye sığınan mazlum Suriye halkını dünyaya jurnalleyen, hastanelerdeki sivilleri Nusra üyesi diye televizyonlara verip halkı provoke eden Alevi medya kanalları, yerli şebbihalar, Sol haber kanalları acaba PKK üyelerinin de Türkiye’de tedavi edildiğini boy boy manşetlerde çarşaf çarşaf resimlerle yayınlayacak mı? Elbette hayır. PKK ve Esed rejimi saflarında savaşan katliamcı Alevi teröristleri, ülkelerinde kadınları ABD askerlerine peşkeş çekilen ama kendileri İran’ın Fars faşizmi uğruna Suriye’de Müslümanların katledildiği savaşta cihad eden(!) Afgan Hazaralarını, Türkiye’yi geçiş yolu yapan Şii teröristleri, PKK’nın Suriye kamplarına katılan Kürt gençleri gündem etmedikleri gibi. Neden etsinler ki? Terörist olmak için Sünni olmak şartı var bu coğrafyada…
ABD güçlerinin Suriye’de vurduğu önemsiz bir Sünni. Kâfir olsa, Yezidi olsa Sol ve Türk medyası ilgilenirdi.
ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından bombardımanda öldürülen çocuk ve babası, bombardıman sonrası evine dönen baba ve çocuğu.
PKK’nın Suriye’deki başkenti sayılan Kobane’nin düşmesi Afrin, Rasul Ayn ve Kamışlı’nın da hızlı bir şekilde düşmesine neden olacaktır. IŞİD’in Kandil dağlarına yürümeyi planladığı ise artık örgüte yakın birçok kaynakta açıkça dile getirilmektedir.
IŞİD Neden Kürt Bölgelere Yöneldi?
Bu aralar sorulan sorulardan en önemlisi IŞİD’in neden Kürt bölgelerine yöneldiği sorusudur. Öncelikle IŞİD’in neden PKK ile çatıştığı sorusunu cevaplamak gerekir. Bu sorunun cevabı ise PKK liderlerinin ardı ardına tam 3 yıldır Batı’ya göz kırpmalarında ve Esed rejimi ile HDP liderlerinin sürekli tekrarladıkları “Halkların Kardeşliği” ilkesine hiç uymayan şekilde ittifak kurmasında aramak gerekir. Yıllarca Kürt halkına hayvan muamelesi yapan, onları ezen ve aşağılayan, sürekli katliamdan geçiren ve onlara kimlik bile vermeyen, kısacası vatandaş olarak da görmeyen bir rejim ile halkına karşı savaşında işbirliği yapmak ne aklı başında Kürtlere, ne de Suriye halkına anlatılabilecek bir şeydir. PKK uzun zamandır Suriye direnişini karşısına almıştır. Kaldı ki Suriye Kürdistan’ındaki diğer Kürt hareketlerini de laik olan ve olmayan tümüyle karşısında almıştır, ötekileştirmiştir ve sindirme yoluna gitmiştir. PKK bununla da yetinmeyip devrimin başından bu yana kendisini Batı ülkelerine ve ABD’ye pazarlayarak “en Laik yapı, en güvenilir müttefik, cihad örgütlerine karşı savaşta Batı’nın en güvenebileceği en güçlü gerilla yapısı” söylemleriyle Suriye İslami direnişine karşı tavrını açıkça ortaya koymuştur. Hepimiz Antalya’da ve İstanbul’da düzenlenen programlarda, Suriye direnişinin Kürt hareketlerini birlikteliğe davet ettikleri, ümmet ve İslam kimliği temelli çağrılara PKK’nın hep olumsuz yanıt verdiğini ve ne Suriye halkı ile ne de ümmet ile kader birliği yapmadığını biliyoruz. Bütün bu açıklamalar eşliğinde IŞİD’in PKK’ya saldırma hedeflerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.
1- Batı saldırılarında PKK –aday olduğu üzere- ABD tarafından silahlandırılıp sahaya sürülen kara birliği olacaktır/olmuştur. IŞİD bu kara birliğini Batı tarafından güçlü silahlarla desteklenmeden önce vurmayı amaçlamıştır.
2- IŞİD, PKK gibi bir gerilla örgütünü hedef alarak askeri kabiliyetlerini ispatlama amacı taşımaktadır.
3- PKK’nın bundan bir ay önce (linkte ayrıntılı bilgisi verilen) Haseke’de 40 Arap kadın ve çocuğu katletmesi sonucu birleşen Haseke Arap aşiretleri IŞİD’e biat etmişlerdir. IŞİD’den bu katliamın intikamını talep etmişlerdir.7
Haseke PKK tarafından yapılan katliam
4- PKK Kuzey Suriye’de hiçbir alternatif görüşe ve etnik halka tahammül göstermemiş, alan tanımamıştır. Şu an PKK tarafında çizilen Rojava bölgesinde ciddi oranda Arap nüfus yaşamaktadır. Asıl adı Aynul Arab olan Kobane’nin ismi bile bunun için önemli bir veridir. Kürdistan’daki şehirlerimizin isminin değiştirilmesine kızarken, başkasının Aynul Arab’ını Kobane yaparsak kendisi için savaştığımız prensiplere ne olur?
5- IŞİD PKK’ya yönelik saldırıları ile yakın zamanda Esed hedeflerine yapmayı planladığı kapsamlı saldırıda Esed rejimi ile işbirliği yapan PKK’nın kendisini arkadan vurmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Zira son bir yıl içinde Suriye direnişi Esed rejimine her büyük hamle başlattığında PKK direniş güçlerine saldırmıştır.
6- IŞİD Irak’ta da Şengal ve Sincar dağına saldırarak 2. Kandil olan bölgeyi kontrol altına almış ve Irak rejimine yönelik saldırılarında arkasını sağlama almıştır.
7- PKK’ya saldırarak Türkiye’de sempati kazanmayı amaçlamaktadır.
Suriye Devrimi Kirli İttifakları, Paradoksal İlişkileri Ortaya Döktü
Son 3 yıllık Suriye direnişi en aşağılık, en ikiyüzlü ve en zalim ittifakların nasıl da yapılabileceğini herkese gösterdi. Paradoksal ilişkiler, söylemler ve eylemler bölgedeki birçok aktörün aslında gerçekte göründüğünün tam tersi çizgide olduğunu ortaya koydu. Suriye devrimi Furkan devrimidir. Bu devrim nice gerçekleri, görüntülerinden ayırmamızı sağladı. Bu paradoksları şu şekilde özetleyebiliriz.
· - Sürekli “İsrail haritadan silinmelidir”, “ABD büyük şeytandır”, “Şii-Sünni kardeştir” diyen İran ve tüm Şii hareketler ABD ile açık bir ittifak yapmışlardır. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ABD’yi “Eğer Esed düşerse İsrail tehdit altına girebilir diye uyardık” diyecek kadar İsrail’e yakınlaşmıştır. Tabii Hizbullah da öyle. Büyük şeytan küçük şeytan ile yine beraber olmuştur. Geriye ABD ile İran’dan hangisinin daha büyük şeytan olduğunu tartışmak kalmıştır.
· - Suriye direnişini 3 yıl boyunca emperyalistlerin oyunu, İsrail oyunu olmakla itham edenlerin kendisinin emperyalizm oyunu, İsrail uşağı olduğu Suriye ve Irak’a müdahale için oluşturulan Amerika liderliğindeki küresel koalisyona verdikleri destekle bütün çıplaklığıyla görülmüştür.
· - Suriye’deki koalisyon saldırıları Nusayri rejimi ile koordineli yapılmış, emperyalizmin uşağı olmakla suçlanan muhalifler ise bunu televizyondan öğrenmiştir. Birçoğu bunu dahi öğrenemeden koalisyon saldırılarında sehid olmuştur. Esed rejimi hiçbir şekilde bu saldırılarda hedef alınmamış, Türkiye’nin bu yöndeki talepleri reddedilmiştir. Esed rejimi Amerikan saldırılarından duydukları memnuniyeti izhar etmiş, terörizme karsı savaşta ABD ile birlikte çalışmak istediklerini belirtmiştir. Irak’ta ise Iran destekli Şii rejimi Bağdat’a ilerleyen IŞİD ve Sünni aşiretleri durdurmak için açıkça Amerikan işgal askerlerini Irak’a geri çağırmıştır.8
· - Suriye direnişini emperyalist kuşatma, direniş cephesinin ABD tarafından hedef alınması olarak yorumlayan Sol gruplar, Şiiler ve tabi ki Türkiye’deki İran muhipleri, ABD’den yardım dilenmiş ve Haçlı işgaline destek vermişlerdir.
· - Birbirinin ezeli düşmanı görünen Hizbullah ile ABD-İsrail aynı hedef etrafında Esed rejimine destek için birleşmiştir.
· - Yıllarca Kürtlere kimlik bile vermeyen Esed rejimi ile PKK müttefik olmuş, Fars milliyetçisi ve Kürt düşmanı İran ile PKK da dost oluvermiş, PKK İran’daki operasyonlarını tümüyle askıya almıştır.
· - Suudi Arabistan ve İran beraber hareket etmeye başlamış, Yemen’de Şii darbeye ABD ve Suudi Arabistan destek olmuş, Suudi Arabistan Hizbullah kontrolündeki Lübnan ordusuna 3 milyar dolar para yardımı yapmıştır.9
· - Yıllarca şeriatçılar İran’a diyen ve sakallı her bireyi Hizbullahçı olarak tanımlayan Kemalistler ve Solcular, Hizbullah’ın Suriye’de kadınlara ve çocuklara yönelik savaşını kahramanlık olarak sunar olmuştur. Hamaney, Solcuların yeni Che’si oluvermiştir.
· - Aslında halkçı, özgürlükçü ve faşizm karşıtı olması gereken Sol kesim; Arap Faşisti, diktatör Esed muhibi olmuştur.
· - Son Kobane sürecinde yıllarca PKK’yı doğuracak zulüm politikalarını uygulayıp destekleyenler PKK’yı kahraman ilan etmiştir.
Suriye: Rezil Edici Savaş
Suriye savaşına Furkan Savaşı isminin yanı sıra “Rezil Edici Savaş” ismi de verilmektedir. Bu savaş İran ve Hizbullah gibi şer yapılarının tüm kirli ilişkilerini ortaya çıkarmış ve onları rezil etmiştir. Aynı biçimde sözde antiemperyalist kesimlerin nasıl da ABD ile flört ettiklerini de açığa çıkarmıştır.
Provokasyonlar ve Propaganda Faaliyetleri
Aynul Arab bölgesinde yaşanan gelişmeler de tıpkı diğer birçok olayda olduğu gibi Türkiye’deki yerli şebbihaları, Alevi medya organlarını, Kemalistleri, Solcuları ve PKK’yı Şiilerle beraber aynı çizgide birleştirdi. Suriye devrimi nice düşmanları dost yaptı ve nice maskeleri düşürdü. Bu süreçte medyayı son derece iyi kullanan bu kesimlerin yalanı da bir o kadar profesyonelce söylediklerine bir kez daha şahid olduk. Bu kesimlerin propagandalarına birkaç örnek sıralayabiliriz;
1- IŞİD’in Türkiye’ye sınır olacağı iddiasında bulunarak, Türkiye kamuoyunu harekete geçirmeyi amaçladılar. Oysa IŞİD’in zaten Türkiye’ye 160 km sınırı bulunuyor. Kobane ile beraber bu sınır 200 km’ye çıkacak.
2- Kobane IŞİD’n ele geçirdiği ilk Kürt bölgesi değil. IŞİD Tılbe Spiye olarak bilinen Tel Abyad’ı, Rasul Ayn’da bazı yerleri, Haseke’de Ceza’yı ve Haseke’de binlerce Kürt köyü elinde bulunduruyor.
3- PKK daha önce yaptığı açıklamalarda Kobane’den bütün Kürtlerin tahliye edildiğini duyurdu. Bu PKK’nın IŞİD katliam yaptı ya da Kobane’de Kürt kadınları satıp cariye yapıyor yönünde iddialarda bulunma fırsatını elinden aldı. Buna rağmen medyada IŞİD’in katliam yaptığı ya da kimi zaman yapma potansiyelinin olduğu üzerinden kamuoyu algısı yönetildi.
4- Türkiye’de IŞİD ile arasına açık mesafe koyan kesimler ve hatta tarikatçılar bile sakallı oldukları için medyada IŞİD üyesi, Türkiye’de IŞİD yapılanması olarak lanse edildi/ediliyor.
5- Adana, Van, Bingöl, Diyarbakır gibi illerde mütedeyyin bireylere yönelik PKK saldırıları IŞİD ya da Hizbullah’ın PKK’ya saldırısı olarak lanse edildi.
6- Çatışmalar aslında Müslüman Kürtlerle Siyonist Kürtler arasında yaşanırken, Kemalist-Sol-PKK-Alevi basını ve ilgili kesimin kalemşörleri olayı Kürtlere saldırı olarak gösterdiler.
7- ABD’nin Suriye’de Nusra, Ahraruş Şam ve ÖSO birliklerini hedef aldığı saldırıları kınayan İslami kesim IŞİD destekçiliği ile suçlandı.
BBC’den Rengin Aslan Suriye direnişine yönelik karalama kampanyasının mimarlarından10
8- Aynı anda ve aynı kalemden çıkmış bu tweetleri bu kadar ünlü sima hangi istihbarat şebekesinin desteğiyle atıyor?
9- PKK sivillerin Kobane'den tahliye edildiğini duyurmuştu. Şimdi pişmanlar, siviller için koridor/katliam iddiası fırsatı kaçtı.
Mesele IŞİD değiş siz hala anlamadınız mı?
Yarın 5 Medrese Yakarsak Kobane Düşmeyecekmiş
Kobane’de IŞİD karşısında ağır yenilgi alan PKK’nın ise Türkiye’ye yöneldiği ve mütedeyyin bireyleri, medreseleri ve tesettürlü hanımları hedef aldıkları gözlenmektedir. PKK yanlıları Van’da Bediüzzaman Kur’an Kursu’nu yakıp kursu savunan bir kişiyi şehid ettiler. Diyarbakır’da bir Müslüman’ı yakarak öldürdüler, diğer üçünü ise sopalarla döverek ve başlarını taşlarla ezerek katlettiler. Adana’da sadece sakallı oldukları için 2 Müslüman’ı şehid ettiler. Bingöl’de İslami derneklere saldırdılar. PKK sözcüsü Selahaddin Demirtaş ise Atatürk büstünün yakılmasını kınamakla yetinme insanlığını(!) gösterdi.
Bırakın IŞİD’e, Suriye direnişine bile destek vermeyen, İran ile iyi ilişkileri bulunan Mustazaflar Hareketi de saldırıların hedefi oldu. Adana, Batman, Van, Mardin ve Bingöl’de İslami derneklere, medreselere saldırdılar ve bu saldırıları Müslümanlar tarafından püskürtüldü. Saldırılara Müslümanlar da sert tepki gösterdi. 20’den fazla PKK üyesi medreselerini savunan insanlar tarafından öldürüldü. HDP’nin Van Merkez, Edremit, Mersin ve Gaziantep binaları ateşe verildi. Birçok PKK bürosu, misilleme saldırılarında yakıldı ve onlarca PKK üyesi de yaralandı.
Bütün bu olanlar Kobane’de her iki taraftan da kimseye bir fayda sağlamadı. Olaylar HDP’ye yönelik düşmanlığı, öfkeyi artırmaktan başka bir sonuç da vermedi. Türkiye’de bir IŞİD yapılanması yok. Ancak bu eylemleri ile PKK çok yakında bir IŞİD yapılanması doğurabilir. PKK’nın Türkiye’den taleplerine bakılırsa örgütün bilinçli bir tepkiden ziyade öfke körlüğü ile hareket ettiği rahatlıkla söylenebilir. Salih Müslim bir yandan “Tampon bölge ya da Türk askerinin Kobani’ye girmesi savaş sebebidir” derken, diğer yandan Türkiye’den yardım istiyor. Bir taraftan Türkiye’yi suçlayan PKK 545 yaralısını Türkiye’deki hastanelere gönderiyor, yıllarca savaştığı düşmanından yardım dileniyor diğer taraftan da Türkiye’de her yeri ateşe veriyor. Süreci bitirmekle tehdit ediyor. Tam anlamıyla bir şaşkınlık örneği sergileniyor.
Olaylar çözüm sürecinin yanlış işletilmesine yönelik tepkilerin patlamasıdır
Çözüm süreci başladığından bu yana PKK ile çatışmalardan kaynaklı neredeyse hiç can kaybının yaşanmamış olması elbette Türkiye’de birçok kesimi memnun etti. PKK ile savaşa harcanacak mali kaynaklar da Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ciddi oranda kamu harcamasına ve alt yapı düzenlemelerine aktarılmış oldu. Bununla beraber çatışma ortamının neden olduğu kötü imaj, güvenlik kaygısı ve fırsat kaybı gibi olumsuz faktörler de engellendi. Ancak çeşitli istihbarat raporlarına da yansıdığı gibi PKK silahlı güçlerinin çoğunu Türkiye’den çekmedi ve süreci şehirlerde yapılanmak, dağdaki yaralılarını güvenli bölgelere taşımak, sığınaklarına temel ihtiyaç malzemeleri tedarik etmek, medya ağını daha da güçlendirmek, Suriye Devrimi’nden maksimum derecede oportünist politikalarla faydalanmak ve yeni üyeler eğitip tekrar şehre göndermek gibi amaçlarla değerlendirdi. Bu süreçte faaliyetleri gün yüzüne çıkan YDG-H isimli kontrolsüz yapılanma birçok şehirde kitlenin örgüte aidiyetini canlı tutmak amacıyla eylemler gerçekleştirirken, Doğu ve Güneydoğu illerinde çok sayıda işadamı haraca bağlandı, mahkemeler kuruldu ve birçok kesim sindirildi. Güvenlik birimleri bütün bu süreç boyunca çözüm sürecindeyiz cevabıyla vatandaştan gelen şikâyetleri geri çevirdi, birçok olayda polis çağıran vatandaşlar polisin olaya müdahale edemeyeceği cevabı aldı. PKK adeta süreci diğer bütün sesleri bastırdığı ve tam anlamıyla bir Kürt Kemalizmi temelinde hayal ettiği Kürdistan devletinin provasını yapmakla geçirdi. Bu süreçte vatandaşın yaşadığı sorunlardan şöyle örnekler verilebilir:
Ø - Seçim sürecinde birçok köy girişinde ateşler yakan PKK köylüleri AK Parti’ye oy çıkması durumunda cezalandırmakla tehdit etti. Devlet kontrolünün zayıf olduğu birçok bölgede PKK siyasi kolları baskı ile ve oy çalarak büyük oy elde etti.
Ø - PKK siyasi koluna geçen belediyeler ilk iş olarak belediyeleri örgüt karargâhlarına çevirdi. Öyle ki birçok ilde zabıta araçlarıyla Suriye PKK’sına yardım toplanmaya başlandı.
Ø - Belediyeler şehirdeki toprak zenginlerini tespit edip PKK’yı bu kimselere göndererek haraç talep ettiler. Büyük toprak sahipleri arasında İslami kimlikliler hariç PKK’ya toprağının bir kısmını haraç olarak vermeyen zengin neredeyse hiç kalmadı.
Ø - Doğu illerinde büyük işadamları ve şirketler İslami kimlikliler hariç tümüyle PKK tarafından haraca bağlandı. Binlerce esnaf PKK baskıları dolayısıyla Batı illerine göç etti.
Ø - Van’da polise PKK benden 4 trilyon haraç istiyor bana yardım edin diye şikâyette bulunan bir vatandaşın aldığı cevap “Eğer 3 trilyona indirebilirsen senin için büyük kar” şeklinde oldu.
Ø - PKK’ya bağlı birimler IŞİD ve Nusra yaftalamasıyla birçok İslami Derneği, medreseyi ve mütedeyyin şahsı hedef aldı, tehdit etti.
Ø - İstanbul’da eroinle mücadele çadırları adı altında sokağa inen YDG-H grubu yol kontrolleri yapmaya başladı.
Ø - Kars’ın Kağızman ilçesinde ilçenin hemen dışında bulunan 40’a yakın silahlı PKK üyesi hemen her gün semaver çayı eşliğinde Kars’tan dağa kaldırılan hasımlar arasında mahkeme uygulaması yapıyor.
Bu anlatılanlara benzer onlarca olay yaşanırken kolluk güçleri kendilerine giden şikâyetlerin tümüne “Çözüm Süreci” açıklaması yaparak müdahale etmedi. İşte bütün bu olaylar çözüm sürecini Doğu ve Güneydoğu halkı için bir kâbusa dönüştürdü. Zira devlet olmayan yerde örgüt devlet olur. Siyaset ve otorite asla boşluk tanımaz.
Türkiye Koalisyona Asla Katılmamalıdır: Kobane Üzerinden Türkiye’yi Terbiye Etme Çabası
Türkiye’deki olayları ve iç çatışma senaryolarını Selahaddin Demirtaş’ın ABD’de yaptığı temaslardan bağımsız düşünmemek gerekir. “Dünya 5'ten büyüktür”, “Batı ikiyüzlüdür”, “Esed zalimini hedef almayan koalisyonda olmayız”, “Batı'nın kuklası olmayız” derseniz ülkenizi taşeronlarını kullanarak böyle ateşe verirler. Batı, Türkiye’yi iki tercihten birine zorluyor. Ya IŞİD ile savaşacak ya da PKK ile. Türkiye’nin bu süreçte Suriye’de IŞİD ve diğer gruplara karşı Esed rejiminin çıkarlarına uygun biçimde ve Batı koalisyonuna destek mahiyetinde bir saldırıya karışması ölümcül bir hata olacaktır. “Haçlı koalisyonuna destek Türkiye’nin bugüne kadar savunduğu tezleri çöpe atmak demek, Suriye halkını da yolda bırakmak demektir. Bunun hem iç kamuoyundaki yansıması hem de dışarıdaki itibar algısı Türkiye’ye çok zarar verecektir.”
Türkiye'nin Haçlı koalisyonuna katılması durumunda düşmanı (PKK) dost olmayacak; düşmanı olmayan, hatta yanında durduğu Suriye halkını ise karşısına almış olacaktır. Zira daha ABD’nin ilk hava saldırıları bile onlarca sivil Suriyelinin hayatını kaybetmesi ile neticelenmiş, Suriye halkı Esed’in varil bombalarından sonra ABD’nin bombaları ile de mücadele etmeye başlamıştır.
Bir ülkede örgüt kurmak için 3 şeye gereksinim vardır. Silah, para ve meşruiyet. IŞİD başta olmak üzere Suriye’de cihad hareketlerinin artık istedikleri yerde istedikleri örgüt kuracak hem paraları, hem de silahları var. Haçlı koalisyonuna destek bu yapılanmalara gerekli 3. unsur olan meşruiyeti de verebilir. ABD’nin tahkim ettiği sınırları içinde güvenlik içinde yaşadığı denizaşırı bölgeden pilotlarını bile riske atmadan insansız uçaklarını gönderip havadan IŞİD’i vuracağı ve Türkiye askerini de mayın tarlasına sürer gibi kara savaşına süreceği bir savaş hem itibar zedeleyici, hem de irrasyonel olacaktır. Amerika’nın ne Suriye ne de Irak’ta IŞID’le mücadele için belirlediği bir strateji olmadığı aşikârdır. ABD uğruna bu riske girmek akıl karı değildir. ABD’ye nazikçe değil, açıkça sizin paralı ya da parasız taşeronunuz, lejyoneriniz olmayacağız denilmelidir. Batı Türkiye’yi hem cezalandırmak hem kullanmak istiyor. Türkiye uçağını düşürerek onurunu ayaklar altına alan Esed'e karşı NATO ve Batı Türkiye'yi yüzüstü bırakmıştır.
- Mavi Marmara olayında ABD Türkiye'ye "siz kanı ucuz bir milletsiniz" dedi.
- Irak savaşında Türkiye askerlerinin başına utanç çuvalları geçirildi.
- Çeçen ve Kafkas Türkleri meselesinde Türkiye aşağılandı.
- Doğu Türkistan'da başı taşla ezilen Uygurlara hiç kimse sahip çıkmadı.
- Batı ve Rusya yıllarca PKK'yı destekledi.
Bütün bunlardan sonra ABD’nin Suriye’de Türkiye’yi Haçlı koalisyonuna dahil etme çabalarına destek vermek en azından insan onuruna aykırıdır.
Müslümanlar IŞİD’e Yönelik Eleştirilerini Kendi Kavramlarıyla Yapmalı
Bu süreçte ABD’nin eski/yeni haçlı koalisyonuna karşı çıkan ve aynı zamanda IŞİD’in hatalarını her fırsatta dile getiren onurlu kesimler de IŞİD destekçisi olmakla suçlanmaya başlanmıştır. Müslümanlardan IŞİD’in yaptığı hatalar dolayısıyla Haçlıların safında, aslında İslam’a ve tüm Suriye direnişine yönelik olan küfür hattına destek olma onursuzluğu talep edilmektedir. Bunlara da deriz ki sizin Ayetullahlarınızın, efendilerinizin adet ettiği zillet ve onursuzluk bizim sözlüğümüzde yoktur. Zillet bizden uzaktır. Şüphesiz ki IŞİD’in tedrici yöntemleri kullanmadan yaptığı bazı uygulamalar büyük fitnelere neden olduğu için eleştirilmelidir.
İslam dünyasındaki cihad hareketleri ne yazık ki genel karakteri itibariyle tepkiseldir ve hala gereken metodolojik olgunlaşma evresini tamamlamamıştır. Bu nedenle tepkisel hareketlerin aceleci ve stratejik olmayan tavırları direnişin kendisine de büyük zarar vermektedir. Ancak bu konudaki eleştiriler yapılırken doğruluğu ya da yanlışlığı bilinmeyen ithamlar, Sürekli düşman olarak bir "öteki" üreten ve bu tür ötekileştirmelerle hamisi olduğu Kürt ulusalcılığını yaygınlaştırmayı amaçlayan PKK, ürettiği sahte katliam hikayeleriyle manipülasyonlar ve propagandalarla değil teorik düzlemde varlığı sabit olgular üzerinden yapmak en doğru olanıdır. Kendi kavramlarımız ve kendi usulümüzle eleştiri yapmak, ümmeti oryantalist nazariye ile değerlendirenler gibi bakmamak gerekliliği de ortadadır.
Ey Ayşe! Eğer kavmin cahiliyeye yakın bir dönemde olmasalardı şüphesiz Kabe’yi yıkar ve onu İbrahim’in (as) yapmış olduğu temeller üzere tekrar inşa ederdim.
Hiçbir söz yoktur ki aklı yetmeyenlerin yanında söylensin de onlarda bir fitneye neden olmasın.
Resulullah yeryüzünün en yumuşak huylu, en tatlı sözlü ve en iyi usullü ıslah edicisiydi. Bir dünyayı daveti ve çağrısı ile değiştirdi. Ve ona uyanlar da ona en itaatkâr olanlardı. Gerçek şu ki ona uyanlar bugüne kadar bir lidere uyanlar arasında da en itaatkâr olanlardı. Ne bizler ıslah edici olarak Hz Muhammed’den hayırlıyız, ne de ıslah etmeye kalkıştığımız halklar sahabe efendilerimizden daha hayırlıdır. En hayırlı lider bile en hayırlı toplumda en hayırlı ve anlaşılır bir düzeltmeyi, Kâbe’nin doğru sütunlar üzere inşa edilmesini fitneye neden olmaması için yapmamıştır. Öyleyse bir şehri ele geçirdiğinde ilk önce oradaki türbeleri basına servis edecek şekilde yıkanlar nasıl bir tedrici süreç işletiyorlar? Hele ki Bu anlamda yıllarca bidat ve hurafeleri yaygınlaştıran saf temiz akideyi engelleyen zalim diktatörlüklerin tahakkümü altındaki halklarımıza nasıl bir eğitim müfredatı ile eğitim verdik ve onları nasıl bir bilinçlendirme sürecinden geçirdik. Onlara ne verdik ki onlardan ne talep ediyoruz. Temennimiz İslam dünyasının kurtuluş mücadelesinin daha sağlam temeller, daha güçlü bir metodoloji ve daha prensipli bir savaş ahlakı ile sürdürüldüğü yarınları görmektir.
Suriye bağlamında manipülasyonlar ve propagandalar için aşağıdaki linkleri inceleyebilirsiniz.
IŞİD, Kara Propaganda ve İkiyüzlü Hümanizm Üzerine
Kürt Halkı Kâfir İdeolojilerin Sermayesi Değildir
Dipnotlar:
1- http://www.haber7.com/guncel/haber/1208973-kobani-olaylari-sirasinda-23-kisi-nasil-oldu
2- http://diyadindogruhaber.com/isid-kampi-olarak-lanse-edilen-yer-medrese-cikti.html
3- http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/pkk-kuran-kursu-yakti.html
4- http://www.merkurhaber.com/van-haberleri/vanda-bediuzzaman-kulliyesi-insaatini-da-yaktilar-h270049.html
5- http://www.nationalreview.com/corner/389888/why-kobani-not-major-us-concern-according-obamas-apparently-evolving-calculations
6- http://www.nasname.com/a/amude-katliam-tetikcilerini-tehir-ediyoruz
7- http://www.haksozhaber.net/ypg-kamisliya-bagli-tilhamiste-katliam-yapti-52000h.htm
8- http://edition.cnn.com/2014/10/13/world/meast/isisdevelopments/index.html?hpt=hp_t1
9- http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/12/131230_suudi_lubnan_yardim
10- http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/09/130909_rojava_ceylanpinar.shtml