QUO VADİS LİBYA?

Sinan Özdemir/

VAN 5.11.2015 11:09:46 0
QUO VADİS LİBYA?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Libya bugün hiç olmadığı kadar bölünmüş, “terörist” grupların kıskacında geleceğini arıyor. Üç Libya, iki parlamento, yüzlerce silahlı grup ve milis ülkenin geleceğinden çok küçük çıkarlarını korumanın mücadelesini veriyor
Libyalılar öldürülüşünün dördüncü yılında Muammer Kaddafi döneminin muhasebesini yapıyor. Özellikle Sirte’de yakalandığı andan Misrata yolunda öldürülüşüne kadar cevabı bulunamayan onlarca sorunun olması komplo teorilerine zemin hazırlıyor. Yakalanışı II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde Milano’dan kaçarken yakalanan Benito Mussolini’ye benzese de sonu  kalın sis perdesiyle örtülü. Gizli servislerin konuşmasını önlemek için ortadan kaldırdıklarına inanılıyor. “Afrika’nın Che Guevara’sı” olmasa da oynamaya çalıştığı rol sebebiyle Sahra’da ve Orta Afrika’da  tarihi bir figür olarak kabul ediliyor. Ancak sonu, elli yıl önce Paris’te kaçırılan ve “Arapların Che Guevarası” olarak isimlendirilen Mehdi Ben Barka’nın sonundan farklı olmadı. Her iki cinayetin ardında gizli servislerin olduğuna inanılması mitos boyutunu artırıyor.
Libya  kaderine terk edilişinin dördüncü yılını geride bıraktı. Trablus havalimanının girişine  açılan  “Merci la France” (Fransa’ya teşekkürler) pankartı uzak bir hayalin izlerini taşıyor. Oldu bittilerle bu gün Libya hiç olmadığı kadar bölünmüş,  “terörist” grupların kıskacında geleceğini arıyor. Üç Libya, iki parlamento,  yüzlerce silahlı grup ve milis ülkenin geleceğinden çok küçük çıkarlarını korumanın mücadelesini veriyor. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım İşleri Koordinasyon Ofisi’nin raporuna göre Libya’da yaklaşık 1.700 silahlı grup ve milis bulunuyor. Bu bölünmüşlükten kazançlı çıkan tek grup IŞİD.  Kaddafi’nin doğduğu Sirte’nin yeni Libya’da IŞİD’in kalesine dönüşmesi, Irak’ta olduğu gibi, dışlananların selameti IŞİD’in bayrağı altında aramaya zorluyor. Uluslararası müdahale öncesinde oynadığı rolle öne çıkan  Bingazi’nin yeni Libya’da dize getirilmesine karşın Sirte için tarihin rövanşı anlamına geliyor.
BM Libya Özel Temsilcisi Bernardino Leon Ekim ayının başında ulusal  birlik hükümetinin kurulması konusunda taraflar arasında  uzlaşmaya varması umutları artırmıştı; ancak tarafların kısa  süre sonra anlaşmayı yok saydıklarını ifade etmeleri süreci sekteye uğrattı. Görev süresi dolan Bernardino Leon’un sağladığı kısmi uzlaşmayı yerine atanan Martin Kobler’in (BM Irak ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti misyonlarını yönetti) tamamlaması gerekecek. Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğunda Trablus-Tobruk hattında görüşmeller devam ederken Cezayir, İtalya ve Mısır ortak çözüm için baskı uyguluyor.
Yeni Libya fiili olarak  üç ana bölgeye bölünmüş durumda. Üç bölge, üç şehir: Tobruk, Trablus ve Sirte. Libya’nın Batısında Tobruk’ta General Haftar ve milis güçlerinin desteklediği Temsilciler Meclisi; Doğu’da Trablus’ta çeşitli silahlı grupların toplandıkları “Fecr-i Libya” ve devrimcilerin desteklediği Genel Ulusal Kongre bulunuyor. Her iki bölgenin fay hattında, Muammer Kaddafi’nin son savaşını verdiği, Sirte bulunuyor. IŞİD Libya kaosunda faydalanarak Irak ve Suriye’den sonra varlık bulmaya çalıştığı en önemli üçüncü ülke. Suriye ile kıyaslandığında geçişlerin çok daha kolay olması maceraperesteleri çekiyor.  Sirte’nin dışında Sabrata’da  bir de eğitim kampları bulunuyor. Burada eğitilenler Suriye’ye veya Irak’a gönderiliyor.
Doğu-Batı hattında şekillenen yeni güç mücadelesinde, iç bölünmüşlük en fazla IŞİD’e yarıyor. Libya’da faaliyetlerini artıran IŞİD, Ortadoğu’nun güç dengelerini oynattığı gibi, Mağrib ülkelerini tehdit ediyor. Batı ve Rusya’nın Suriye’de IŞİD’e karşı yürüttükleri mücadelenin sorunu kökünden çözemeyeceği çok açık. Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan ve Irak  müdahaleleri El-Kaide’nin sonunu getirmediği gibi Suriye müdahalesi  siyasi hedeflerle desteklenmedikçe sonunu getirmeyecektir. Bu noktada, Rusya’nın müdahalesinin Suriye krizinde  katalizör görevi gördüğü diplomasi cephesinde yaşanan haraketelilikten anlaşılıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’nın girişimleriyle  Viyana’da başlatılan çok taraflı konferanslar dizisine bakıldığında Cenevre görüşmelerinden ders çıkarıldığı anlaşılıyor.
Libya’da tarafların uzlaşamaması  fiili bölünmüşlüğü pekiştiriyor. Sorunları derinleştiriyor. Çözülmeyi bekleyen yüzlerce ekonomik ve sosyal sorunun yanı sıra içsavaşı tetikleyen petrol gelirlerinin paylaşılması konusu da bulunuyor. Sivillerden çok petrol bölgelerinin korunduğu Libya’da konu hayati önem taşıyor. Örneğin 2011 ayaklanmasında oynadığı rolden sonra 1951 anayasasına dayanarak beş limanı ele geçiren İbrahim Cadhran’ın emrinde 22 bin milis bulunuyor. Kaçak yollardan petrol sattığı iddia ediliyor. Güvenlik ve paylaşım sorunları sebebiyle petrol gelirlerinin eridiği Libya’da (günlük 440 bin varil petrol çıkıyor) üç aydan bu yana memur maaşları ödenemiyor. Devletin kontrolü kaybetmesi kaçakçılığın önünü açıyor.
Bingazi başta olmak üzere Libya iç savaşında yıkılan onlarca şehir  yeniden inşa edilmeyi bekliyor. Uluslararası toplum gibi Libyalılar da  selameti kaçmakta arıyor. Dört yılda bir milyona aşkın Libyalı ülkeyi terk etti, kalanların bir bölümü iç göçe mecbur edilirken (BM raporuna göre 435 bin) diğer bölümü çıkış yolu arıyor. Elçiliklerin kapanması maddi durumu yerinde olanları komşu ülkelere gitmeye zorluyor. Kalanları Akdeniz’in zorlu suları bekliyor. Tunus, Mısır ve İtalya tercih edilen yerlerin başında geliyor. Libyalılar için Tunus-Libya sınırı önemli bir geçiş noktası. Tunus makamları Brado (18 Mart) ve Sus (26 Haziran) terör saldırılarından sonra sınır denetimlerini artırması temel ihtiyaçlarını Tunus’tan karşılayanlar için uzun kuyrukların oluşmasına sebep oluyor.  Sus saldırısını gerçekleştiren IŞİD militanının Libya’dan gelmesi kadar IŞİD’in saflarına katılmak üzere gelenlerin Tunus’u geçiş güzergahı olarak kullanmaları güvenlik önlemlerini artırmaya zorluyor. Sınır vilayetlerindeki hareketlilik ister istemez pazar enflasyonunu tetikliyor. Komşu ülkelere sığınanlar eski sistemde uygulanan  “sosyal devlet politikasını” şimdi çok daha iyi anlıyor.
Libya’da varlık bulan IŞİD’in bütün Sahra bölgesini tehdit etmesi konunun ulusal boyutu kadar bölgesel boyutuyla de ele alınmasını gerektiriyor. Bölge devletlerinin birinci önceliği Libya’nın yeniden istikarar kavuşturulması. Bunun için Trablus ve Tobruk parlamentolarının ortak müştereklerde uzlaşması gerekiyor. Çözümü iki hükümet arasında bir tercihle sınırlamak fiili bölünmüşlüğü realiteye dönüştüreceğinden çözüm dayatmadan çok uzlaşmada aramak gerekiyor. Ancak iki taraftan bahsedilse de çok taraflı olduğu gerçeği  diplomasinin tam manasıyla yürütülmesini engelliyor. Talan edilen Libya’da en hassas konu hiç kuşkusuz petrol gelirlerinin dağıtılması. Tarafların ve silahlı grupların (1700) çokluğu bu sebepten. Taraflar arasında herhangi bir uzlaşmanın sağlanamaması  IŞİD’in bölgedeki varlığını artıracağı gibi taraflara yönelik tek taraflı dış müdahalelerin de önünü açabilir. Son kertede Muammer Kaddafi’nin ölümünün dördüncü yılında  petrol, Demokles’in kılıcı gibi, Libya’nın geleceğini tehdit etmeye devam ediyor!
Dünyabülteni/ Sinan Özdemir/ Brüksel