İki oğlu asker biri dağda...
8 çocuk babası 55 yaşındaki Halit Kaplan 3 evladıyla ilgili dramını Habertürk’e anlattı.
Şemdinli'de insanlar zor bir hayat yaşıyor. Yıllardır süren terör halkı da bıktırmış. Yukarı Yiğitler mezrasında sıcak çatışmaların yaşandığı bölgeyi Yusuf Bedük gösteriyor. Goman Dağı ile Irak sınırı arasındaki ormanlık alanda yangın hâlâ sürüyor. Köylülerin ektiği ürünlerin çoğu yanmış, kurumuş... Ayçekirdeği bahçesi ise çatışma bölgesinde tüten dumanların gölgesinde renklerinin güzelliğini koruyor.
Yusuf Bedük anlatıyor: “Köyümüzü bombardıman yüzünden boşalttık. Çatışmalar köylerin birkaç kilometre uzağındaydı. İlk gün arazide 1000-2000 kadar asker vardı. Daha sonra görmedik. Bazen çok yoğun, saatlerce süren çatışmalar oluyordu. Daha Kobra helikopterler köy çevresini bombalıyordu. Birden fazla Kobra ormanlık alanın içini vuruyordu. Hiç PKK’lı görmedim ama karşılıklı silah seslerini duyuyordum. Köylerimiz çatışma bölgesinde olduğu için kaçarken, yol kontrolünde askerler bazı köylülerin kimliğini alıp kaydetti. Sonra fotoğraflarını çektiler. ‘Niye çekiyorsunuz?’ diye sorduğumuzda. ‘Belki dağdakilerin silahlarını, toplarını siz kullanmışsınızdır’ dediler.”
Halit Kaplan da bu bölgede yaşıyor. 55 yaşında... Dramatik bir hikâyesi var, anlatıyor: “Koçyiğitler mezrasında oturuyorduk. Evimiz, bahçemiz vardı. Çatışmalar hep oluyordu ama dağlardaydı. Köyün çevresinde PKK’nın gezdiğini biliyorduk. Küçük oğlum Harun ilkokulu bitirdi, köyde ortaokul yoktu okumadı. Keçilerimizi yaylaya otlatmaya götürüyordu. PKK orada oğlumu alıp götürmüş. Kandırmışlar çocuğu. Zaten sonra kendilerine haber gönderdim. ‘12 yaşındadır oğlum, hiçbir şey bilmiyor. Nasıl götürürsünüz’ dedim. ‘Kendi isteğiyle gelmiş’ dediler. 3 yıldır ortada yok.”
“Bir oğlumu dağa götürdüler ama bir oğlum Malatya’da diğeri de Adıyaman’da asker. Büyüğü Kurban Bayramı’nda tezkere alacak. Öbürünün tezkeresine daha 1 yıl var. Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni seviyoruz. İstemesem ikisini de askere göndermezdim. Başbakan Erdoğan açılım yaptı. ‘Hak, hukuk’ diyor ama şimdi durum ekisinden daha kötüdür. Başbakan’a sesleniyorum. Burası Türkiye’nin parçasıdır. Her gün Suriye ile ilgili konuşuyor, insanlara yapılan haksızlığı anlatıyor. Biz de bu ülkenin vatandaşıyız Sayın Erdoğan...”
UMUT KİTABEVİ’NİN SAHİBİ SEFERİ YILMAZ:
Dil konusunda Jivkov’un Türklere yaptıklarını yaşıyoruz SEFERİ Yılmaz, Şemdinli’nin ismini dünyaya duyuran, bombalanan Umut Kitabevi’nin sahibiydi. Bir eski PKK itirafçısının bir astsubay ve uzman çavuş gözetiminde el bombası attığı kitapevi iş yapmadığı için artık kapalı. PKK’nın 28 yıl önce ilçeye yaptığı baskına katılan Seferi Yılmaz, PKK’nın son saldırısının çözüm olmayacağını belirterek şunları söylüyor: “Burada halk çözümü siyasetçilerden beklediği için BDP’ye oy verdi ama devlet onlara ‘Terörün uzantısı’ diyor. Siyaset çözmeyince sorun dağlarda silaha mahkûm oluyor. 28 yıl önce o baskın olduğunda gazeteler ‘Bittiler, 3-5 çapulcunun sonu geldi. Belleri kırıldı’ diye manşet atıyordu. Ama bitmedi. Jivkov döneminde Bulgaristan’daki Türklere yapılanlara hepimiz tepki gösterdik. Şu anda Kürtlere dil konusunda yapılanın bence bir farkı yok.” Yılmaz, sorunların çözümü için Osmanlı yöntemi önerdi: “Osmanlı buraya ‘İrademi tanı, vergini gönder, istediğin gibi yaşa’ diyordu. Bugün valiyi halk seçse ne olur?”
FİKRİ Algül, AK Parti Şemdinli İlçe Başkanı...
Algül’ü Türkiye’deki tüm AK Parti yöneticilerinden ayıran bir özelliği var. Hakkâri ve ilçelerinde AK Parti tabelasını, kendi ifadesiyle “canı pahasına” bir tek o asılı tutuyor. Aracına iki kez park halindeyken bomba konulmuş. Parti binası 3 kez yakılmış. AK Parti ’den ayrılmazsa öldürüleceğine dair mesajlar aldığını ifade eden Algül şunları söylüyor: “PKK, son saldırı sırasında kimlik kontrolü yaparken vatandaşlara ‘Aranızda AK Partili var mı?’ diye soruyor. Murat Karayılan’ın talimatı olduğu, ‘O adamı bana getirin. Getiremezseniz vurun’ dediği bilgisini de aldım.”