Kur'an Çalışmaları

Hadiscilerce Tahrif Edilen Ayetler

VAN 12.11.2012 11:39:40 0
Kur
Tarih: 01.01.0001 00:00 Güncelleme: 12.11.2012 11:39
 
 
 
 
TAHRİF EDİLEN AYETLER 1
Mehmet Aksoy (Satirbasi)
Yetinmek ve söylenene kanaat etmek insanlara ağır gelen bir şey olsa gerek. Zira hiç bir zaman verilenle yetinememişler hep arttırma derdine düşmüşlerdir. Bu; parada, mal da mülkte olduğu gibi din konusunda da olmuştur. ALLAH insanoğluna kendi sözlerini ulaştıracak şerefli elçiler göndermiş ve bu elçilerde bu görevlerini yerine getirmişlerdir. ALLAH tüm insanlara vahye göre yaşamaları gerektiğini bu elçileri yoluyla gönderdiği kitaplarında söylemiştir. Bu kadar açık bir duruma rağmen insanoğlu ALLAH sözleriyle yetinmemiş hep daha daha daha demiş. Hz. Musa ölmüş Tevrat yetmez mişnalar vs üretmişler. Hz. İsa ölmüş İnciller çoğalmış. Muhammed ölmüş hadisler, sünnetler, icmalar, kıyaslar, mezhepler vs çıkmış. Çünkü yetmiyor. ALLAH yeter diyor ama bunlar ‘’yetmez efendim yetmez’’ diyerekkaynakları arttırma derdine düşüyorlar. Bu gayri meşru isteklerine de ALLAH’ın gönderdiği kitapları alet ediyorlar. Kendi oluşturdukları dinin mantığıyla ve ALLAH’a dayanmayan zihniyetleriyle duydukları ( okudukları demiyorum çünkü okumuyorlar) Kur’an ayetlerini bağlamından kopararak, tahrif ederek kendi insan yapımı dinlerine alet etmişlerdir.
5/13 Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.
5/41 Ağızlarıyla "İnandık," dedikleri halde kalpleriyle inanmayanların inkarcılıktaki gayretleri seni üzmesin. Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp. "Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının," diyorlar. ALLAH birini şaşırtmak isterse ALLAH'a karşı kimse ona yardım edemez. İşte onlar, ALLAH'ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler. Onlar için dünyada aşağılanma, ve ahirette de büyük bir azap var.
Bu emellerine alet ettikleri ayetler öyle açıktır ki her okuyucunun bir defa okuması yeterlidir. Kendi el yapımı dinlerine alet ettikleri ayetlerinden olan necm suresindeki ayetlere Kur’an ışığında bakalım:
Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle.
53/1.Düşerken yıldızlara andolsun.
53/2.Arkadaşınız (Muhammed) ne sapmıştır, ne de azmıştır.
53/3. Ne de kendi kişisel arzusundan konuşmaktadır.
53/4.O (Kur’an) ancak ve ancak bildilen bir vahiydir.
53/5.Onu, büyük güce sahip olan öğ
retmiştir.
Bu ayetlere dayanılarak hadisler vahiy kategorisine sokulmuş veya hadis denen uydurma sözlerinde ALLAH’tan geldiği iddia edilmiştir. Bu saptırıcılar ayetleri bağlamına, öncesine sonrasına göre okumayıp kafalarındaki kötü tavşanların etkisiyle okudukları için bu ayetleri anlayamıyorlar. Çünkü gerektiği gibi okusalar biliyorlar ki savundukları yalanların ortaya çıkacaklarından korkarlar.

Kur’an’da peygambere kar
şı bir çok iftiralarda bulunulduğuna dair bir çok ayet vardır. Necm suresindeki bu ayetleri bunlarla birlikte değerlendirelim.

44/14 Sonra ondan yüz çevirdiler ve, "Öğrenim görmüş bir deli!" dediler.
52/29 Sen öğüt ver. Rabbinin sana olan iyiliği sayesinde sen ne bir kahinsin, ne de deli.
52/30 Yoksa, "O bir şairdir, onun ölmesini bekliyoruz." mu diyorlar?
69/40 Ki bu şerefli bir elçinin (getirdiği) sözdür.
69/41 O bir şair sözü değildir; ne de az inanıyorsunuz?
69/42 Kahin sözü de değildir; ne de az düşünüyorsunuz?
69/43 Evrenlerin Rabbinden indirilmedir.
69/44 O bize bazı sözler yakıştırsa,
69/45 Biz onu kuvvetle yakalar,
69/46 Sonra, ondan vahyi keserdik.
69/47 Ve sizden kimse de buna engel olamazdı.
69/48 Kuşkusuz bu, erdemliler için bir hatırlatmadır.
69/49 İçinizden yalanlayanlar olduğunu iyi biliyoruz.
69/50 O, inkarcılar için bir üzüntü kaynağıdır.
21/3 Kalpleri pervasızdır. Zalimler gizlice birbirleriyle görüştüler: "Bu adam sizin gibi bir insan değil mi? Göz göre göre büyüye mi kapılacaksınız?"


Tüm bu ayetlerde görüldüğü gibi şrikler ALLAH’ın resulünü şair mecnun, sihirbaz, bu söylediklerini kendisi uyduruyor diyerek suçlamışlar hakaret etmişlerdir. ALLAH’ta müşriklerin bu söylemlerine karşılık olarak resulüne destek veriyor. Ve müşriklere de bu benim sözümdür resulümün uydurması değildir diyor. Bu ayetlerde açıkça Kur’andan bahsediliyor. Peygambere Kur’an geldikten sonra onu azmış olmakla, sapmakla suçlayanlara iddialarının yanlış olduğu ve resulün sapmadığı ve azmadığı söylenmektedir. Yani onun size anlattığıKur’an heva ve hevesinden değildir, ancak kendisine vahyedilen şeylerdir demek istemektedir.
Kur’ana bakıldığında müşriklerin hiç bir zaman Kur’an dışında bir şeylere itirazları olmamamıştır. Onlar hep Kur’an’la uğraşmışlardır. Resulü eleştirileride Kur’an’dan dolayı olmuştur. Yunus suresi 15. ayet bunun açık delilidir.:
10:15 Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir KUR’AN getir, yahut onu değiştir!," derler. De ki: "Onu kendi tarafımdan değiştiremem. Ben yalnız bana vahyedilene uyarım. Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım."
Ayette Görüldüğü gibi sorun Kur’an. Bundan dolayı müşrikler Kur’anın değiştirilmesini yahut başka bir Kur’an getirilmesini istiyorlar.
sacası bu ayetlerde şu deniyor: Resulün duyurduğu sözler olan Kur’an kendi hevasından söyledikleri değil ALLAH’ın indirdiği ayetlerdir.
Bu ayetlerden hadislerin kastedildiğini ve ordan burdan duydukları sözleri Kur’an gibi görenler ayetleri öncesi ve sonrasıyla okusalar rahatlıkla anlayacaklar ama dediğimiz gibi işlerine gelmediği için anlamak istemiyorlar.
er burdaki ayetlerden kasıt hadis adı verilen uydurmlaar ise ALLAH Kur’an’ıkoruduğu gibi neden bunları da korumadı. ALLAH sizce neden vahyinin bir kısmını korudu da diğer kısmını korumadı. Ayrıca bunlar nasıl oluyor da birbirleriyle çelişiyorlar. Bir hadise göre abdest farklıyken diğerine göre daha farklı. ALLAH sizce resule bir kaç çeşit vahiy mi indirdi. Nisa suresi 82. ayette Kur’an’da çelişki yoktur diyor. Madem sizin vahiy diye adlandırdığınız hadisler de vahiy o zaman neden aralarında çelişkiler var. Neden bir hadis alimine göre sahih olan diğerine göre mevzu oluyor.
Görüldüğü gibi hadis adı verilen uydurma sözlerin, ne peygamberimizle ne de Necm suresindeki ayetlerle ilgisi olmadığı gibi tam tersine bu ayetler peygamberimizin duyurduğu sözlerin KUR’AN olduğunu bildirmektedir. Dolayısıyla Kur’an hadislere kesinlikle geçit vermez.
İnkarcıların balçıkları güneşi sıvamaya yetmeyecektir…
 
 
 
ÇARPITILAN AYETLER 2
Kur’an’ı anlamak ve anlatmak Müslümanların asli görevlerindendir. Bu görev Kur’an’a ilk olarak inanan ve Müslümanların ilki olmakla emredilen peygamberimizin göreviydi. Peygamberimiz yaşadığı sürede bu görevi layıkıyla yerine getirdi. Resul zamanındaki Müslümanlar da Kur’an’ı anlama ve anlatma görevini olması gerektiği gibi yerine getirdiler.
           Resul zamanında Kur’an’ın anlaşılması ve okunması ile ilgili herhangi bir sıkıntı yoktu. Çünkü iman edenler ya da bu kitabın ALLAHtan olduğunu aklı ile kabul edenler dinin sadece Kur’an’la yaşanabileceğini biliyorlardı. Resul zamanında Kur’an =resul idi. Resul Kur’an’ın bedenleşmiş haliydi. Fakat resul ölünce resulün arkasından insanlar başka kaynaklara saptılar. Üstelik kendi elleriyle oluşturdukları kaynakları dinde esas kabul etmeye başladılar. Bu durum insan tarihine bakıldığında aynısı yine görülecektir. Zira insan aynı insandır. Bu sebeple değimli ALLAH insanlara geçmiş kavimleri anlatarak dikkatli olmalarını istemiştir. Ama devamlı vurguladığımız bir başka durumda var olduğu sürece bu sapma durumu her zaman gerçekleşecektir. Çünkü insanlar önce ALLAH’ın mesajını unutuyorlar ondan sonra bu durumlara düşüyorlar. Biz yine de ALLAH’ın uyarısını tekrar hatırlayalım:
12..103 Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin detaylı açıklaması ve inananlar için bir hidayet ve Rahmettir.
11..120 Günlünü pekiştirmek için elçilerin tarihlerinden sana yeterince aktarmaktayız. Bunda, senin için gerçek ve inananlar için de bir aydınlatma ve uyarı gelmiştir.
Mesele açık ve net. Kur’an’ı okuyacaksın ve gerçek tarihten ibret alacaksın. Ama ibret almak için önce Kur’an’ın okunması gerekiyor.
Kur’an’ı okumayıp gerçek tarihten ders alamayanlar Hz Musa’nın kavminin durumuna düştüler. Musa ALLAH ile görüşmeye gidince kavmi buzağı yapıp ona tapmıştı. Bu buzağı işine Hz Musa’yı da alet etmişlerdi. Muhammed ölünce de onun adı ve şahsı kullanılarak bir sürü kaynaklar üretildi. Hadisler, sünnetler, mezhepler, tarikatlar… Oysa ALLAH uyarmıştı Muhammed ölünce gerisin geriye dönmeyin diye.
 3**144 Muhammed sadece bir elçidir ve ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Ölür yahut öldürülürse geriye mi döneceksiniz. Dönekler ALLAH'a hiç bir zarar veremez. ALLAH şükredenleri ödüllendirecektir.
Ama uyarı kimin umurunda varsa yoksa el yapımı kaynaklar, putlar, ilahlar.
             Kaynaklar bol olunca kafalar karıştı.atayı dedeyi taklit alabildiğine arttı.zira bu aşamada taklitten de kaçınılamazdı. Yüzlerce kaynağın ortalıkta fink attığı bir ortamda kim nasıl dinini öğrenecekti. Hangi birini okuyacak bu insanlar. Birbirleriyle çelişen yüzlerce ciltli yüzlerce kaynak. Bol kaynaklı ve bol uydurmalı ortamda iş ruhbanlara düştü. Geçim kaynakları din olan bu insanlar bu kitapları okuyacak anlayacak(anlayabilirlerse eğer, daha anlayanları ve bilenleri çıkmadı) ve uyutulmak istenen halka anlatacak. Kitaplardan süzme mızraklı ve mızraksız ilmihallerle halk dinini bu ilmi! Hal! Den öğrenecekler. Ruhbanlar okur yazar emreder halkta yapar. Halka sadece yapmak düşer. Dediğini yapar halk ama yaptığını yapmaz.
             Bu şekilde Kur’an’dan uzaklaşmış bir ortamda ve durumda meselenin Kur’an yönüne bakıldığında durumun içler acısı olduğu görülecektir. Sırf kendi el yaptıklarını meşrulaştırmak için, kendi putlarını korumak için Kur’an ayetleri cımbızlanmış, bağlamından koparılmış ve yanlış anlaşılması için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu çaba sonunda Kur’an iyice okunmaz hale getirilmiştir. Kendi yapımı putlarını sevip duran zihniyet yarasaların güneşten kaçtıkları gibi Kur’an’dan kaçtıkları için Kur’an’daki bir paragrafı bile anlayamaz hale gelmişlerdir.(Kur’an’ı kimlerin anlayamayacağını görmek için lütfen şu ayetlere bakınız: 18/57, 17/45-46 )
             Önceki yazımızda anlattığımız necm suresindeki ayetlerin nasıl çarpıtıldığını ayetlerle açık seçik ortaya koyduk. O kadar açık olarak ortaya koyduk ki dondurulmamış ve rafa kaldırılmamış her beyin muhakkak anlayacaktır.
             KUR’AN düşmanlarının el yapımı putlarını korumak için kullandıkları diğer bir ayette haşr suresi 7. ayettir. Bu ayet o kadar açık bir ayettir ki tamamının okunması ayeti anlamak için yeterlidir. Daha iyi anlamak isteyenler birkaç ayet ömncesini ve sonrasını okurlarsa buradan ne anlatıldığını rahatlıkla anlayacaklardır.
             Bu ayetin içinden seçilen bir cümle ile insanlar kandırılmakta ve ayet yanlış anlatılmaktadır. Bir paragrafın içinden seçilen cümle paragraftan bağımsız olarak algılanamaz. Ayetin cımbızladıkları tarafına bakalım:
’Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun.’’ İşte bu cümle ayetin içinden çıkarılarak elçinin verdiğinin hadisler ve sünnetler olduğu dolayısıyla elçinin bu yolla hüküm kaynağı olduğu, haram ve hellaleri belirlediği söylenmiştir. Resulün emir ve yasaklarını da anlamak için hadis ve sünnetin şart olduğunu iddia etmişlerdir.
             Cımbızlanan bu ayeti öncesi ve sonrasıyla buraya yazarak bakalım ayet bize ne anlatıyor:
59/6 ALLAH'ın onlardan alıp elçisine verdikleri için, siz at ve deve sürmediniz (savaşmadınız); ama ALLAH elçisini dilediğinin üstüne gönderir. ALLAH her şeye kadirdir.
59/7 ALLAH'ın o ülkelerin halklarından elçisine ganimet bıraktığı şeyler ALLAH'ın ve elçisinindir. Yani akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verilmelidir ki zenginlerinizin arasında tekelleşmesin. Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH'ın cezalandırması çetindir.
59/8 ALLAH'ın lütuf ve rızasını aradıkları, ALLAH'ı ve elçisini destekledikleri için yurtlarından ve mallarından edilmiş bulunan göçmenlerin fakirlerine (öncelikle vermelisiniz). Doğru olanlar bunlardır.
59/9 Onlardan önce yurt ve inanca sahip olanlar, kendilerine göç edenleri severler ve verdiklerinden ötürü içlerinde bir burukluk duymazlar. Hatta kendileri ihtiyaç içinde bile olsalar onları kendilerinden önde tutarlar. Doğrusu, nefislerinin bencilliğinden korunanlar kurtulanlardır.
             Bu ayetleri okuyan herkes rahatlıkla anlayacaktır ki; bu ayetler ganimetten bahsetmektedir. Burada ne hadis vardır ne sünnet ne de uydurulmuş rivayetler. Savaştan bahseden sure içinde alınmış ganimetlerin kimlere dağıtılacağı 7. ayette anlatılıyor: Akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara. Kimlere dağıtılmayacağı da söyleniyor: zenginlere. Zenginlere dağıtılmamasının sebebi ise şu: tekelleşme olmasın. Eğer ortada ganimet varsa ve bu ganimet birilerine dağıtılıp birilerine dağıtılmayacaksa birileri bundan alınabilir hatta kızabilir. İşte bundan dolayı ALLAH müminleri uyarıyor. Resulün verdiği ganimeti alın vermediğini almayın. Yapılması gereken şu: resulün verdiği ganimet alınacak vermediğinden uzak durulacak. Bir sonraki yani 8. ayette öncelik verilmesi gerek kişileri de söylüyor ALLAH: yurtlarından ve mallarından edilmiş bulunan göçmenlerin fakirleri.
             Ayetler bu kadar açıkken nasıl saptırıyorlar bu ayetleri anlamak mümkün değil. Ama bu saptırıcı Kur’an düşmanlarını tebrik etmek lazım ki bu işte başarılılar. Ama bu başarıları artık fazla sürmeyecek. İnsanlar ve halkımız taklitten yavaş yavaş uzaklaşıp, kendi hür iradelerini kullanarak düşünmeye başlıyorlar. Daha da önemlisi insanlar artık Kur’an okumaya başladılar. ALLAH'a hamd olsun ki Allah'ın dosdoğru ve kemal'e ermiş dini (5/3) hızla yayılmakta, insanlar sadece Kur'an'a yönelmekte, insanlar bağnazlıktan, yobazlıktan ve kör taklitçilikten kurtulmaya başlamışlardır. Ve yine hamd olsun ki tüm peygamberlerin inandığı gibi inanan insanlar, insanları hanif olan yani tek tanrıcı olan dine dünya genelinde çağırmaya devam edeceklerdir ve din ALLAH’a has kılınacaktır.
             Kullandıkları güneş gözlükleriyle güneşi görmek istemeyenler gözlük camlarını iyice siyahlaştırmaya devam etsinler. Onlar görse de görmese de güneş var ve olmaya da devam edecek.
 
 
Kur’an, ALLAH tarafından korununca Kur’an düşmanları onu değiştirememişler ve ortadan kaldıramamaışlardır. Bunu başaramayanlar tek yol olarak Kur’an’ın cümlelerinin anlamını tahrif etmeye çalışmışlardır. Bu şekilde, kastedilen anlam değil kendi istedikleri anlamı çıkarmışlar ve bunu da insanlara enjekte etmişlerdir. Bu tahrif sürecini işletenlerde genellikle adının başında çeşitli sıfat(cık) lar bulunan ( molla, şeyh, müçtehid, üstad gibi) insanlar tarafından yapılmıştır. Sonuç olarak Kur’an’ın anlaşılmaması için büyük çaba sarfetmişler ve bunda da başarılı olmuşlardır.
Ama gün dönmektedir ve güneş tam tepeden vuracaktır. İnkarcıların Kur’an karşısındaki çırpınışları hiçbir fayda vermeyecektir.
 
 
ÇARPITILAN AYETLER 3
 
Örnek almak ve örnek alınan gibi yaşamak insanların hep problemleri olagelmiştir. İnsanlar birilerine hep örnek insan demişlerdir ama o örnek dedikleri insanları gerçekte pekte örnek almamışlardır. Çok az sayıda örnek alanlar olmuşsa da genellikle durum olumsuzdur. Bazen de yanlış örnek almalar olmuştur. Örnek şahsiyeti örnek almak yerine ona yakınlar örnek alınmıştır. Hatta bazen örnek şahsiyet örnek alınıyormuş zannedilip hikayeler, hurafeler örnek alınmıştır. En çok örnek alma(ma) vakalarının yaşandığı durumlarda bu tip durumlardır.
Son nebi olan Hz. Muhammed’i örnek almakta en son söylediğimiz gruptandır. İnsanlar onun yerine onla alakası olmayan hurafeleri, hikayeleri ve aslı astarı olmayan saçmalıkları örnek almaya çalışmışlardır.
Şüphesiz ki ilk peygamberden son nebi Hz.Muhammed’e kadar tüm peygamberler tarihin tanık olduğu en karizmatik liderlerdir. Bireysel özellikleri ile üst düzeydedirler. Bu üst düzeyde olma durumundan kaynaklanan sebeplerden dolayı bu insanlar örnek alınmak istenmiştir. Bu örnek almanın diğer sebebi de insanların taklitçiliğinden kaynaklanmaktadır. Ama esas olan örnek almaktır. Taklit etmek Müslümanlara yakışmayan ve Allahın da onaylamadığı bir durumdur. Taklitle örnek almanın farkını sanırım anlatmamıza gerek yoktur. Eğer farkını anlayamayanlar çıkarsa onu da bir başka yazımızda anlatırız.
Son iki yazımızda anlattığımız çarpıtılan ayetlerden sonra bu yazımızda da sarıklı sakallı mollaların en çok kullandıkları ayeti inceleyeceğiz. Bu ayet ahzab suresi 21. ayet. Bu ayeti öncesi ve sonrasıyla okuduğumuzda ve kuranında geneline baktığımızda ayetin bize ne anlattığını rahatlıkla anlayacağız. Çünkü bu ayet sarıklı sakallı ruhbanların dillerine pelesenk ederek halkımızı kandırdıkları, yanlış yönlendirdikleri ve kendi hegemonyaları için kullandıkları ayetlerden biridir.
Atalarını Allaha uydurma rivayetleri de kurana tercih eden ve çok kaynaklı dine inanan insanlar ahzab suresi 21 ayeti delil getirerek hadise ve sünnete uymanın gerekli olduğunu savunmuşlardır. Hadise ve sünnete uymak içinde hadis ve sünnet kitaplarına bakmak gerektiğini savunmuşlardır. Çünkü onlara göre peygamberi örnek almak ancak o kitaplara bakmakla olur. Bu zihniyetlerinin sonucu olarak ta peygamberin oturmasını, kalkmasını, yatmasını, saçını, sakalını, elbisesini, yemek yeme şeklini, ne yediğini bu kitaplarda aramışlar ve bunları taklit etmeye başlamışlardır. Öyle bir taklit ki maymun taklidi gibi.
Birinci aşamada yaptıkları taklit etme hatası en başta yanlışlarla başladı. Zira peygamberi peygamberden 200–300 yıl sonra yazılmış hadis kitaplarında aradılar. Üstelik bu hadis kitaplarını yazanlar arap olmayıp peygamberin yaşadığı bölgede de yaşamamışlardır. Bu tipler peygamberden 200–300 yıl sonra uydurdukları palavraları insanlara peygamber sözü diye yutturmuşlardır. Oysaki o sözlerin peygamberle uzaktan yakından ilgisi yoktur. o sözler son nebi olan Hz Muhammed’den 200–300 yıl sonra yazılmış palavralardır. Zaten peygamberimizde kurandan başka bir şey yazdırmamıştır. İşte taklit etmeyi kafasına koyan insanlar peygamberi arıyoruz diye bu kitaplara gittiler. Şu iyi bilinmelidir ki o kitaplara gidenler peygamberi değil peygamberle ilgisi olamayan saçmalıkları ve Buhari gibi peygamber düşmanlarını taklit edeceklerdir. Ayrıca ‘’o insanlar bu sözleri çok güvenilir insanlardan aldılar’ gibi slogandan öteye geçmeyen sözleri de gerçekle uyuşmamaktadır. Hadis adı verilen ama peygamberimizle alakası olmayan bu sözlerin geliş şeklide bilinenin tam tersidir. Hadisler peygamberden başlayan bir zincirle hadislerin yazıldığı güne gelmez. Tam tersi hadisler, peygamberden 200–300 yıl sonra başlayan tamimiyle uydurma zincirlerle geriye doğru gider. Peygamberin söylediği bir söz kulaktan kulağa gelerek o kitaplara geçmemiştir. Tam tersi kitaplar yazılacağı zaman uydurularak o kitaplara geçmiştir. Kısacası zincir ileriye doğru değil geriye doğrudur. Maalesef bu geçmişe dönük palavralar ne yazık ki hadis diye bilinip halkımız bunları doğru söz diye almış ve kayıtsız şartsız inanmıştır. Hâlbuki halkımız bu kitapları okusalar bunların nasıl hayal ürünü palavralar olduğunu anlayacaklardır. Biz şunu biliyoruz ki bizim inandığımız Hz. Muhammed hadis kitaplarının saçmalıklarından beridir.
Buhari kendi hadis kitabında şöyle der:’ Ben bu hadisleri 600 bin hadis içinden seçtim.’ Yani şunu diyor: ‘Ortada 600 bin hadis vardı ama ben %99,99 unu almadım zira uydurmaydı onun için şu kadarını aldım.’ Burada Buhari ve takipçilerine sorarız: ‘Ortada o kadar hadis ne geziyordu.’ Kısacası peygambere atfedilen sözlerin kol gezdiği bir zamanda Buhari çıkmış ve bunlardan bazılarını almıştır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki halkımız bu kitapları bir komedi kitabı olarak okuyabilirler. Okurlarken zevk alacaklarını ve bolca güleceklerinin garantisini verebilirim. Ama bazı durumlarda da küfretmemek için kendilerini zor tutacaklardır. Zira peygamberimiz Hz Muhammed’e de bolca hakaretler olan bu kitapları o kısımları okurken yırtıp atmakta isteyebilirler. Son peygamberin son sözleri olan veda hutbesinin üç farklı şeklini görünce gülmekten katılıp bu dini ne hale getirdiklerini rahatlıkla anlarsınız. Aslında gülünmeli mi ağlanmalı mı bilmek zor. Tek sevinç kaynağımız şu ki Kur’an saf ve sağlam bir şekilde elimizde. Bazı gazetelerin verdiği 7 hadis imamının ittifak ettikleri hadisler adlı kitaba bakarsanız gerçeği fazla zorlanmadan görürsünüz. Yedi tanesinin birleştiği hadisleri görün birleşmediklerinin nasıl olacağını sizler tahmin edin ve bunların nasıl palavralar olduğunu görün.
Sonuç olarak peygamberin arandığı kitaplar işte böyle kitaplar. Bu çöplüklerde peygamber aranıyor. Peygamber çöplüklerde değil Kur’an’da aranır.
Şimdi bu kadar yaygara kopardıkları, siz peygamberi örnek almıyorsunuz, siz peygamberi inkar ediyorsunuz gibi naralarla Müslümanlara saldıranların kılıçlarının ucuna taktıkları, uydurma rivayetlerine delil olarak kullanmaya çalıştıkları ahzab suresi 21. ayete öncesi ve sonrasıyla bakalım:
33/9 Ey inananlar, size ordular saldırdığı zaman, üzerlerine bir rüzgar ve görmediğiniz orduları gönderen ALLAH'ın size yaptığı iyiliği hatırlayın. ALLAH yaptığınız her şeyi Görendir.
33/10 Üstünüzden ve altınızdan size saldırmışlardı. Gözler dönmüştü, kalpler ağızlara gelmişti ve siz ALLAH hakkında çeşitli kuşkular besliyordunuz.
33/11 İnananlar orada denenmiş ve şiddetle sarsılmışlardı.
33/12 İkiyüzlüler ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, "ALLAH'ın ve elçisinin bize verdiği söz boş bir hayalden başka bir şey değilmiş!" diyorlardı.
33/13 Onlardan bir grup ise, "Yesrib halkı, artık tutunamazsınız; geri dönün," diyordu. Onlardan diğer grup ise, evleri korunduğu halde, "Evlerimiz korumasız kaldı," diyerek peygamberden izin istiyorlardı. Tüm amaçları kaçmak idi.
33/14 Orası işgal edilse ve düşmana katılmaları istenseydi pek tereddüt etmeden onlara katılırlardı.
33/15 Daha önce de, arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair ALLAH'a söz vermişlerdi. ALLAH'a verilmiş her söz sorulacaktır.
33/16 De ki, "Ölümden veya savaştan kaçmak size yarar sağlamıyacak. Kaçsanız da pek fazla yaşamıyacaksınız."
33/17 De ki, "ALLAH sizin için bir kötülük dilese veya bir rahmet dilese O'na karşı sizi kim koruyacak? Onlar ALLAH'tan başka bir sahip ve yardımcı bulamayacaklardır.
33/18 ALLAH, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine, "Bize gelin," diyenleri bilmektedir. Onlar ender olarak savunmaya katılırlar.
33/19 Sizinle ilişkilerinde pek cimridirler. Tehlike geldiğinde, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri korkudan dönmüş bir halde sana baktıklarını görürsün. Tehlike geçince de, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dillerle incitirler. Bu tip kimseler inanmış değillerdir. Bu yüzden ALLAH onların işlerini boşa çıkarır. Bu, ALLAH için kolaydır.
33/20 Partilerin gitmediğini sanıyorlar. Partiler tekrar gelse kendilerinin çöldeki bedevi Araplar arasında olmayı ve sizin haberlerinizi uzaktan sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalardı dahi pek az savaşırlardı.
33/21 ALLAH'ı ve ahiret gününü arzulayan ve ALLAH'ı sıkça ananlarınız için ALLAH'ın elçisinde güzel bir örnek vardır.
33/22 İnananlar, partileri (saldırıya hazır) görünce, "İşte bu, ALLAH'ın ve elçisinin bize söz verdiğidir. ALLAH ve elçisi doğru söylemiştir," dediler. Bu (tehlikeli durum), onların ancak inançlarını ve teslimiyetlerini güçlendirdi.
33/23 İnananlardan öyle kimseler var ki ALLAH'a vermiş oldukları sözü gerçekleştirmişlerdir. Onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehid oldu), kimi de hazır bekliyor. Hiç bir vakit kararsızlığa düşmediler.
Bu sureye baştan itibaren bakıldığında savaş durumunun anlatıldığı görülecektir. Bu savaşta üç kesim var: inkârcılar, müslümanlar ve münafıklar. Bu münafıklar müslümanlarla birlikte savaşmak istemedikleri gibi birde Müslümanların moralini bozmaya çalışıyorlar. Allah bu münafıkları sert bir şekilde eleştiriyor. Münafıklara yönelik bu sert tavırdan sonra peygamberin örnek cesareti övülüyor ve bu tavrı Müslümanlara örnek gösteriliyor. Söz konusu olan ahzab suresi 21. ayet işte bunu anlatıyor. Bu ayetten sonra da Müslümanların güzel sözleri ve davranışları anlatılıyor. Ayet çok açık olduğu için anlatılacak bir şey olmadığı kanaatindeyim. Zira ayetleri okuyanlar anlayacaklardır. Tabi dondurulmamış beyne sahip olanlar anlayacaktır sadece.
Bu kadar açık seçik anlatılan bir ayetten yola çıkarak hadis sünnet kitapları icad etmek onları farz olarak görmek onlarsız olmayacağını savunmak akıl karı değildir. Burada ne hadis var ne sünnet var ne de başka bir şey. Olay açık ve net.
Sonuç olarak maaşlı din adamlarının kullanmaya çalıştığı bu ayetin ne peygamberle ne hadisle ne de sünnetle uzaktan yakından alakası yoktur. Burada anlatılan peygamberimiz Hz. Muhammed’in örnek cesaretidir. Benzer ayetler Kur’an’da bir başka peygamber içinde geçmektedir.
Allah izin verirse gelecek yazımızda bu konuya diğer örnek gösterilen ve nerdeyse aynı şekilde olup sadece isimleri farklı olan ayeti inceledikten sonra, peygamberimizi hadis ve sünnetle eşleştirmenin yanlışlığını ve hadis sünnet yazarlarının peygamberimize nasıl hakaret ettiklerini, ‘peygamberi kabul etmiyorlar’ diye yaygara koparanlara peygamberi nasıl kabul ettiğimizi ve peygamberi kullanarak Allahın dinini değiştirenlerin ne durumda olduklarını göstereceğiz.
Herkes şunu bilsin ki; meydan artık boş değildir ve Allah’ın dini üzerinden kimse dilediğini kimseye yutturamaz