Sabun, antik çağlardan beri temizliğin ve hijyenin ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. M.Ö. 2800’lü yıllara ait yazılı tabletlerde sabunun temizlik amacıyla kullanıldığına dair bilgiler mevcut. İlk kez Mezopotamya’da ortaya çıkan sabunun, çeşitli yağlar ve bitki özleriyle karıştırılmış alkalin maddelerden üretildiği düşünülüyor. Bu köklü geleneğin bir yansıması da Van’da devam ediyor. Kentin tanınan sabuncularından Mehmet Said Yaşar, dedesinden miras kalan sabunculuk mesleğini üç kuşaktır el yapımı yöntemlerle yaşatıyor. ‘Biz sabuncuyuz, üçüncü nesiliz; dede, baba ve ben… Şimdi de oğlum devam edecek’ diyen Yaşar, tamamen doğal ve katkısız sabunlarıyla dikkat çekiyor.
Türkiye’nin birçok bölgesinde sabunların kaynatılarak yapıldığını belirten Yaşar, kendilerinin ise sabunu düşük sıcaklıkta hazırladıklarını söylüyor: “Biz sabunları 37 derecede yapıyoruz. Yağın içindeki değerli maddeler kaybolmuyor, böylece sabun hem cilde hem saça daha faydalı oluyor. Bu yöntem yıllardır ailemizin en önemli geleneği.”
Ürettikleri sabunların hiçbirinde kimyasal madde, esans ya da yapay katkı bulunmadığını söyleyen Yaşar, ürünlerini “tamamen bitkisel ve doğal” diye tanımlıyor. Yaşar, “Sabunlarımızı elle yapıyoruz. İçine zeytinyağı, susamyağı, süt gibi doğal ürünler katıyoruz. Bu yöntemle ciltte yumuşaklık sağlıyoruz” diyor.
Yeniliklere açık olduklarını vurgulayan Yaşar, yakın zamanda tereyağı, bal ve sütlü sabun üretmeye başladıklarını ifade ediyor: “Eski Van’da insanların ciltleri çok sağlıklıydı. Bunun sırrını araştırdık. Yüzyıllardır tereyağı, bal ve sütlü sabun kullanıldığını öğrendik. Biz de bu geleneği yeniden canlandırdık ve çok olumlu geri dönüşler aldık.”
123 yıllık bir geleneği devam ettirmenin sorumluluk getirdiğini belirten Yaşar, “Eski olmamız durağan olduğumuz anlamına gelmez. Daha çok çalışmamız, yeni şeyler üretmemiz lazım” diyor.Kaynak Bölge gazetesi