Son zamanlarda Van’da Artan İntihar vakaları arttı. TÜİK’in en son verilerine bakıldığında, Van’da 2024’te 54 kişi intihar etti. Vakaların 36’sı erkek, 18’i kadın olarak kaydedildi. En çok intiharın 25-29 yaş aralığında olduğu tespit edildi. En yaygın yöntem kendini asma (26 kişi) olurken, 20 kişi ateşli silahla, 4 kişi ise yüksekten atlayarak yaşamına son verdi. 7 vaka hastalık, 4 vaka aile geçimsizliği, 24 vaka ise “bilinmiyor” olarak kayıtlara geçti.
Artan intihar vakalarının araştırılması için geçen aylarda DEM Parti Van Milletvekili Gülderen Varlı ise TBMM’ye önerge sunmuştu. Bu konu hakkında demeç veren Uzman Psikolog Hüseyin Erol da özellikle gençler ve kadınlar arasında artan intihar girişimlerine dikkat çekerek, bu durumun çoklu nedenleri olduğuna vurgu yaptı.
2010 yılından bu yana Doğu ve Güneydoğu’da yapılan çalışmalarda intihar oranlarının gittikçe arttığını belirten Hüseyin Erol, özellikle gençler arasında çok yaygın olduğunu ve ikinci kesimin de yaşlıların yer aldığını söylüyor. Erol, “Gençler ve yaşlılarda bu oran oldukça yüksek. İntihar dediğimiz şey kişinin bilerek, isteyerek kendi yaşamına son vermesi ya da son verme girişiminde bulunmasıdır. Bunu derken iki tür intihardan söz edebiliriz. Biri tamamlanmış intihar. Yani birey artık yaşamına son vermiş ve hayatta değildir. Diğeri ise intihar girişiminde bulunmuş ama bir şekilde hayatta kalmış durumlardı” dedi.
İntihar girişimlerinde kadınların oranının oldukça yüksek olduğunu vurgulayan Erol, şunları söylüyor: “Kadın intihar girişimlerinin çok yaygın olduğunu görüyoruz. Ancak erkeklerde tamamlanmış, yani ölümle sonuçlanmış intihar oranlarının daha yaygın olduğunu da biliyoruz. Bu ne demek? Erkekler biraz daha kesin sonuçlu yöntemlere başvuruyor. Silahla intihar, asma ya da yüksekten atlama gibi yöntemler tercih ediliyor. Kadınlarda ise ilaç içme, asma ya da yüksekten atlama gibi yöntemler görülse de ölümle sonuçlanmamış girişimlerin oranı daha yüksek. Son dönemlerde özellikle bölgemiz özelinde konuşacak olursak, kadın ve gençlerde bunun daha yaygın olduğunu görüyoruz.”
Psikolog Hüseyin Erol, intihar nedenlerini sıralayarak, ‘’Sadece ‘şu nedenledir’ demek doğru olmaz. Özellikle sosyolojik ve psikolojik nedenlerine bakılabilir. Çoğunlukla yaşam bütünlüğünü tehdit eden, hayatın artık devam etmeyeceğine inandıran birtakım yaşamsal olaylar öne çıkar. Yaşanmış travmatik olaylar, istismarlar, cinsel taciz ya da kabul edilemez durumların yaşanmışlığı olabilir. Ekonomik problemler çok önemli bir yer tutuyor. Ancak bu sorunları yaşayan herkesin intihara yönelmediğini ve özellikle kişilik yönünden sıkıntıları bulunan, psikolojik destek noktasında sorun yaşayan, sosyal desteği yeterince görememiş, hele ki çocukluktan itibaren sorunların çözümünde aile içi paylaşımlardan yoksun büyümüş, konuşma ve iletişim eksikliği yaşayan bireylerin, bir sorun yaşadıklarında intihara başvurma durumlarında ciddi bir artış olduğunu görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
Van özelinde durumu değerlendiren psikolog Erol, gençler arasında yalnızlık duygusunun etkili olduğunu belirtiyor: “İlimiz üzerinden bakacak olursak işsizlik, geçmiş travmatik olaylar, psikolojik problemler ve sosyal damgalanma önemli etkenler arasında yer alıyor. Genelde kabul edilemez bir şey. Yaptığı düşünülen, aşırı borçlanan veya iflas eden bireylerde bu damgalanmalar intihar davranışlarını artırabilir. Umutsuzluk, geleceğe güvenle bakamama ve ekonomik problemler intihar oranlarını artırıyor. Türkiye genelinde de ekonomiyle intihar oranlarının doğrudan bağlantılı olduğunu görebiliyoruz. Gelişmiş ülkelerde de intiharlar yaşanıyor ancak sayı itibarıyla ülkemizdeki kadar yaygın değil.”
Ruh sağlığı desteği almanın neden hâlâ tabu olduğunu açıklayan Erol, “Van’da Toplumsal bağlar güçlüdür. Halen geniş aile kavramına önem verilir. Toplum olarak taziye, düğün veya olumsuz durumlarda bir arada oluruz. Fakat sosyal dayanışma, yani bireylerin problemleri konuşarak çözmesi, yerel yönetimlerin ve merkezi kurumların bu yönde destek sunması açısından baktığımızda yeterli değil. Bizim toplumumuz maalesef daha çok akıl verme, nasihat etme ve sorunu görmezden gelme eğilimindedir” dedi.
Erol, toplumda hâkim yanlış inançlara dikkat çekerek, “İntihardan söz eden birinin bunu yapmayacağı düşünülür. ‘Söyleyen kişi yapmaz’ denir. Bu tür yanlış inanışların hâlâ yaygın olduğunu görüyoruz. Oysa intihar düşüncesi dile getiriliyorsa, bu durumun ciddiyetle ele alınması gerekir” şeklinde konuştu.
“Sosyal desteğin yaygınlığı eğer olumlu yönde işlerse, bireylerin sorunlarıyla ilgilenen, onları önemseyen ve yargılamadan dinleyen kişiler olursa intihar düşüncesinden vazgeçirilebilirler” diyen psikolog Hüseyin Erol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumumuzda nasihat veren, ataerkil bir yaklaşım var. Bu duruma destek var ama sosyal, çözülebilir bir desteğe dönüştürmek için çaba gerekiyor. Yerel yönetimler ve belediyeler üzerinden bu yapı güçlendirilmeli.”
Günümüzde sosyal medya kullanımının intihar davranışları üzerindeki etkisine de dikkat çeken Hüseyin Erol, “Günün hız çağında, yeni oluşan hazlara ayak uydurma çabası bireyleri tükenmişliğe itiyor. Sürekli hazza ulaşma arzusu, tükenmişlik sendromunu tetikliyor. Hayat anlamsızlaşabiliyor” dedi. Sosyal medyanın intiharı özendirici bir yönünün olduğunu belirterek şu örneği paylaştı: “Bir intihar vakasında denk gelmiştim. İntihar girişiminde bulunmuş ama ölmemiş bir ergen birey, ‘Sosyal medyada biri 3. kattan atlıyordu ve hiçbir şey olmuyordu, ben de denemek istedim’ dedi. Bu, sosyal medyanın ne kadar yönlendirici olabileceğini gösteriyor” diye Konuştu.
Ancak Erol, her sosyal medya kullanıcısının bu davranışlara yönelmediğini belirtiyor: “Sosyal desteğin az olduğu, aile içi iletişimin zayıf olduğu, yalnızlaşan, önemsenmediğini düşünen bireylerde bu davranışlar daha çok görülüyor. Çünkü hayatın artık yaşanmaya değer olmadığını düşünüyorlar.”
Erol, son olarak şu uyarılarda bulundu: “İntihar girişiminden söz eden ya da bu yönde araştırma yapan bireylerin aileleri tarafından dikkatle takip edilmesi gerekir. Çünkü intihar bazen aniden gerçekleşebilir ama çoğu zaman önceden haber verir. Sosyal yaşamdan uzaklaşma, iş hayatına ilgisiz kalma, yalnızlaşma, intiharı araştırma, geride kalanları düşünme, eşyalarını emanet etme gibi davranışlar önemli belirtilerdir. Bu durumlar fark edildiğinde vakit kaybetmeden bir uzmandan profesyonel destek alınmalıdır. Konuşabilmek, yargılamadan dinleyebilmek intiharı düşünen bireyleri caydırma konusunda çok önemlidir. İntihar düşüncesine sahip bireylerin konuşmaları, ciddiyetle ele alınmalı. Her birey, yaşadığı sıkıntıları paylaşabileceği, yargılanmadan dinlenebileceği bir destek ortamına ihtiyaç duyar.”Kaynak Bölge gazetesi