Zulme isyan etmek en temel insanlık hakkıdır!
Farzedelim ki eşinizin dostunuzun terkettiği bir mahallede tek kat bahçeli bir eviniz var, orada tek bir hane olarak kalmışsınız. Etrafınız sizi sevmeyen, orada istemeyen kötü niyetli, saldırgan, düşmanca davranan muhteris komşularla çevrili...
Sizi sevmiyorlar, çünkü onlardan değilsiniz. Orada istemiyorlar çünkü evinizin yerinde gözleri var. Oysa bu ev, bu bahçe size atalarınızdan miras, bir avuç toprak da olsa, orası sizin yurdunuz... Siz onlardan sadece varlığınıza saygılı olmalarını istiyorsunuz ama onlar sizden her şeyinizden vazgeçerek bu mahalleyi terketmenizi istiyor. Ya da bu toprağın üstünde değil, altında olmanızı...
Yıllar yılı bu kötü niyetli komşuların toplu ya da tek tek tacizine uğruyorsunuz. Aralıksız olarak... Neredeyse evinizden başınızı çıkaramayacak kadar üstünüze geliyorlar. Dışarı çıkıp alışveriş yapamadığınız için çocuklarınız bazı geceler aç yatıyor. Hasta olsalar ilaç bulamıyorsunuz. Ellerine ne gelirse evinize atıyorlar, camlarınızı kırıyor, evinize, bahçenize zarar veriyorlar. Attıkları koca koca taşlar sizi, ailenizi, çocuklarınızı yaralıyor sık sık. Belki çocuklarınızdan birini, birkaçını da bu saldırılar neticesinde kaybedip toprağa veriyorsunuz. Sizin acılarınıza gülüp geçiyor, saldırılarını arttırarak devam ediyorlar.
Onların bu kötülüklerine, bu vahşetlerine karşı bütün şehir sus pus... Arada onların bu yaptıklarına cılız da olsa ses çıkarmaya yeltenenlerse, en alttan alan edalarla onlara yüzlerini çevirmeden önce size parmak sallamayı ihmal etmiyor. Yardımınıza gelen yok, imdadınızı duyan yok, akrabalarınızdan bazıları arada bir ufak tefek erzak gönderiyor sadece. Onların da çoğuna el koyuyorlar.
Bu hikaye bu şekilde seksen seneden fazla devam ediyor. Siz insan üstü bir dirençle, her türlü zulmü, kötülüğü, acıyı sineye çekerek haklı davanızı savunuyor, evinizi, yurdunuzu terketmiyorsunuz. Evinizin bulunduğu sokağa yaklaşamayan yakınlarınız, zalim komşularınızın dikkatini çekmekten çekinip etrafı kollayarak uzaktan yanınızda olduklarına dair birtakım işaretler yapıyor. Bundan bir memnuniyet duyuyor olsanız bile bu ürkek destekler dertlerinizi çözmüyor. Aç açıkta, yoksul ve yoksun, kendi evinizde mahpus, bütün düşmanlarınıza karşı yapayalnız, uğradığınız düşmanlığa karşı tek kalkanınız sadrınız olmak üzere her gün değil, her an bir sabır imtihanından, bir mukavemet tecrübesinden geçiyorsunuz.
Düşmanınız çok şımarık, çok şımartılmış... Çünkü evinizde, yurdunuzda onların da gözü var, onlar da sizi istemiyor. Size saldıranları bir öncü vurucu güç gibi görüyor, öne sürüyor. Arkada laf çevirerek onların yaptıkları zulme kılıf hazırlıyorlar. Utanmaları yok, insafları yok, insanlıkları yok. Bu vahşi kumpanyanın, bu zulüm tezgahının seksen senedir aralıksız sürmesinin asıl sebebi, kötülüğün asıl hamisi bu karanlık zihinli bezirganlar, güç madrabazları...
Bazen artık bıçak kemiğe dayanıyor, isyan ediyorsunuz, öfkenizi haykırarak bahçenize attıkları taşlardan elinize geçirdiklerinizi onlara geri atıyorsunuz. Seksen senedir bu kötülük için kalkmayan parmaklar hemen havaya kalkıyor, size doğru sallanıyor. Büyük bir yaygara koparılarak bu haklı isyanınızın kabul edilemez, çok kötü olduğu hep bir ağızdan söylenmeye başlanıyor. Sizi haksız duruma düşürmek için bin bir türlü yalan ve iftira dillendiriliyor. Yapacak bir şeyiniz yok; ne kendinizi savunmak için söylediklerinizi duyuracak gücünüz ne bu haykırışınızı duymaya hazır gerçek, cesaretli, mert dostlarınız var. Şehrin bazı yerlerinde sizin davanızı savunanlar yok değil ama namert düşmanlarınız onların seslerini boğmak için de her türlü imkana sahipler ve bunları büyük bir ihtirasla kullanıyorlar.
Filistinli, Gazzeli canların dünya büyüklüğündeki hikayesinin minimalist bir çevrimini okudunuz yukarıda. Belki küresel güç itiş kakışlarının spekülasyonlarından uzaklaşarak, daha insani bir ölçekte bakınca göremeyenler de görür ümidiyle kurguladım. Bu isyanı anlamayanlar, anlamak istemeyenler; belki kendilerini seksen sene böyle bir evde mahpus olarak ve uğradığı bütün kötülüklere karşı sessiz kalması istenerek yaşamayı biraz düşünüp gözlerinde canlandırırlar da insafa gelirler. Tabiatıyla içlerinde az da olsa insaftan, insanlıktan, hakkaniyetten eser kalanları kastediyorum.
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Zulme isyan haktır!