MEHMET BİLİCİ


HÜKÜMET YETKİLİLERİNE...

HÜKÜMET YETKİLİLERİNE...


 HÜKÜMET YETKİLİLERİNE...

 Bakan Pakdemirli, '177 milyon 266 bin 298 liralık tarımsal destekleme ödemesini çiftçilerimizin hesaplarına aktarıyoruz' diye açıklama yapmış. Paralar hesaba geçti mi, geçmedi mi? Bilinmez ama, şayet geçmediyse yeni gelen Tarım Bakanı Vahit Kirişci bu konuya acilen el atmalı. Bu paralar kimlere neye karşılık ödeniyor ? Dünyanın en verimli topraklarına sahip olmamıza rağmen bu Doğrudan Tarım Desteği adıyla ödenmeye başlanan paralardan sonra her geçen yıl daha geriye gitmeye başladık. Kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkıp dışarıya bağımlı bir hale geldik. Tembel, hazırcı, üretmeyen bir nesil oluşturduk. Bu paraları alanlar şehir merkezlerinde ikamet ediyorlar. Her yıl aldıkları bu haksız paralarla altlarına lüx araçlar, villalar alıyorlar.

   Hatta bir kesim bu paraları hükumet ödemiyor. Avrupa Birliği ödüyor diyorlar. Şayet doğruysa bu daha vahim bir durum. Avrupa bizlere bu parayı neyin karşılığında, ne sebeple ödüyor? İnsanları tembelleştirip kendine bağımlı kılmayı planlıyorduysalar bunu fazlasıyla başardılar. Lakin şimdilerde köylerde bütün tarlalar bomboş. Yıllardır nadasta. Köylerde yaşayan insanlar sabah özel araçlarıyla şehre gelip akşama kadar kulüpte oyun oynayıp, kebabını yedikten sonra akşam eve dönüşte eşini arayıp ne lazım diye soruyor. Eşi de; gelirken süt, yoğurt,yumurta,ekmek,yağ,piliç,et, bir de çocuklara hazır yemek getir diyor. Bunları eskiden köyden gelenler şehirdeki yakınlarına getirirlerdi. Şimdilerde köylü kadınlar, erkekler artık tarlada sapanda çalışmak istemiyor. Köylü kadınlar gece erken uyur, erken uyanır hayvanlarını sağar, tandırını yakardı. Erkekler erkenden tarlaya gider gün batımında dönerdi. Hayvanların yemini verir altlarını temizlerdi. Yeni nesil üstüm kokar diye ahıra girmiyor. Tenim kararır, ellerim nasırlaşır diye tarlaya gitmiyorlar. Ne de olsa ekip biçmese de o tarlaların parası her yıl hesaplarına yatıyor.

   Bu anlamda İbn Ebi Şeybe’nin Musannaf’ında, Cabir b.Abdillah’dan gelen bir rivâyette Hz. Peygamber, ‘Kim ölü bir araziyi diriltirse ona sevap vardır, şayet ondan insanlar veya hayvanlar istifade ederse bu bir sadakadır’27, buyurmuştur. Bu noktadan hareketle ölü durumda bırakılan arazilerin değerlendirilmesi gerekirken, öldürenlerin mükâfatlandırılması ne denli doğrudur. Tabi ki o da farklı bir konu.

   Dünya iklimsel değişimler neticesinde hızlı bir şekilde yokluğa kuraklığa doğru gitmektedir. Böylesi bir gerçeklilik gün gibi aşikar iken bizlerin bu konuda duyarsız kalmamız doğru bir durum değildir. Hele ki; eldeki topraklarını ekmesinler, biçmesinler, üretmesinler diye köylülerimizi böylesi  bir gaflete sürüklememiz telafisi mümkün olmayan bir açmaza doğru sürükler bizleri. Hükümetin ve Tarım Bakanlığının bu aymazlığa bir son verme vakti ne zaman gelecek...YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR..