'Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna yol göstermez.' (Maide 51)
Dünya çok acı çekiyor; özellikle dünyanın değişik bölgelerinde bulunan Müslümanlar çok acı çekiyor. İnsanlık ölüyor; insan öldükçe insan olmayanlar, insan derisini üzerine geçirip dost görünümlü domuzlar ve maymunlar dünyayı kaosa sürüklüyor;
“De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah'ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.”(Maide 60)
Ne çok aldandık! Biz savaşların sadece bir meydanda alenen çarpışılarak yapıldığını zannederdik. Oysa savaşlar sadece bundan ibaret değil! Mesela terör de bir savaş biçimidir; fakat savaşların en aşağılık biçimi... Kuklalar ve kuklaların iplerini ellerinde tutanlar ve devletlerin çıkarları için beslediği terör örgütleri ne yazık ki dupduru, sakin bir günü kana bulayabiliyor. Ve bu kanlı eylemlerde neredeyse en masum insanlar can veriyor.
Günlerce düşünürsünüz, bir sebep bir mantık ararsınız; fakat her seferinde terörün bir mantığının olmadığını anlarsınız. Hangi insan kendi kardeşinin geçme ihtimalinin olduğu yere bombalı araçla girer. Veya hiç tanımadığı, kendisine asla zararı dokunmayacak insanların canına kıymayı hedefleyenlerin mantığı nasıl anlaşılabilir ki?
Terör; siyaset ve savaşla elde edilemeyen ganimetleri elde etme biçimidir. Ülkede kaos yaratıp mevcut yönetimleri sindirme biçimidir. Dost bildiğimiz, aslında müslümanlara düşmanlık için aralarında ittifak etmiş, sürekli pusuda bekleyen, teyakkuzda olan insan görünümlü kan emici vampirlerin masum insanlar üzerinde daha ne kadar kanlı planlar yapacaklarına şahit olacağız.
Sorunun kökü ise yine yüce kitabı arkamıza atıp onu bir hayat rehberi yapmayışımızdan kaynaklanıyor. İlahi sese kulak verdiğimizde:
'Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.'(Maide 56)
Allah'ı dost edinen, peygamberinin yolunu takip edenlerin başka bir dosta, lidere ihtiyacı yoktur. Gasp edilen hak arayaşında Allah'a düşman olanlardan yardım dilenmez. Mümin bilir ki tek başına da kalsa galip gelecek olan odur. Zulümde sınır tanımayanların zulmüne maruz kaldığında, gidip başka zalim bir terör örgütünün şemsiyesi altında hak arayışına girmez. Yaratıcısının istemediği hiçkimseyle dost olmaz, ittifak kurmaz! Mü'min iyi bilir ki hak ile batılın savaşı hep devam eder. Mü'min uyanık olur ve kaosa sürüklenen dünyasının sebebini araştırır. Mü'min için önemli olan oluşturulmaya çalışılan yeni dünya düzeninin tarihe yazılacak sayfasında, en önemlisi de yüce Allah'ın tanıklık ettiği bir sahnede kendisine hangi rolü biçtiğidir: Safları düzene koymak, o safların içinde arkasına muhteşem bir kadroyu alıp, batıla karşı dimdik durmak, teröre ve kaosa geçit vermemek..
Şüphesiz insan, merhameti en çok hak edendir. Yaratılmışların en şereflisi de insandır. Ve insan birbirine zulmetmekte sınır tanımıyor, hayvana gösterdiği merhameti kendi kardeşine göstermiyor... Hangi siyasi görüş veya güç, bir insanın hayatından kıymetli olabilir ki? Veya eylemi yapmış olan kişi dahi olsa hangi parçalanmış beden, bir anneye teslim edilebilir? Kimdir terörü yapanlar? Veya hangi fertlerden oluşmaktadır? Veya nasıl bir eğitim alıyorlar ki tek başına bir mekana dalıp hiç tanımadığı insanları katledebiliyor... Veya bomba yüklü bir aracı, insanların bayram sevinci yaşadığı bir ortamda patlatabiliyor...
Bu bir insanın ya da insan dediğimiz türün yapabileceği bir şey olabilir mi?
Her birimiz evinde, sokakta, iş yerinde bir terör eylemine kurban gidebiliriz. Her gün bu düşünceyle uyandığımızı düşünün... Maneviyat bozulur; geriye giden, sürekli düşen iş gücü karşısında ekonomi sarsılır; telkinler sürekli güvensizlik üzerine oluşur...
İşte tam da Allah'ın ve insan refahının düşmanlarının istediği şey budur: Kaos ve istikrarsızlık! Aklı başında olan her insanın üzerine düşen, savunma mekanizmasını oluşturması ve korumasıdır. Bu da yüce yaratıcısına tam bir teslimiyetle mümkündür.
Ez cümle:
'Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. O her şeye hakkıyla gücü yetendir.'(Maide 120)
Necla Arpa Gülaçar
Özgün İrade Dergisi