SAİT EBİNÇ


FAYTONLU GÜNLERDEN OTOMOBİLLİ GÜNLERE VAN'DA GÜNDELİK HAYAT

FAYTONLU GÜNLERDEN OTOMOBİLLİ GÜNLERE VAN'DA GÜNDELİK HAYAT


  Rahmetli İbrahim Dişarili Eşi ve Çocukları

 FAYTONLU GÜNLERDEN OTOMOBİLLİ GÜNLERE VAN'DA GÜNDELİK HAYAT

                                                                                                           Dr. Sait EBİNÇ

        Ben bu şehre her zaman kalbimin bütün varlığıyla bağlıyım. Her bir sokağı, mahâllesi, muhiti bağı ve bahçeleri hayâl ve hâfızamın en güzel köşelerinde yer etmiştir. Bu şehirde her şey bütünlüğünü kaybetmiş olsa da hassasiyeti içimizde yaşayan bir uygarlığın zevk ve lezzeti zihnimizde yaşamaya devam edecektir. Bir zamanlar Mercimek'ten Suvaroğlu'na Ğaraba mahalleden Şamranaltına Yoğurtcuoğlu'ndan Çalık'a Bahçıvan'dan  Hafiziyeye hep gezerdim. Hafiziyeye geldiğimde ayaklarım yavaşlar bu sokakta bir nevi tevekkülün ve rızanın şekillendirdiği mâhzun bir hâtıra büsbütün varlığımı sarardı. Türközü sokaktan geçerken garip bir geçmiş zaman kokusu zihnimin tahayyülümün bir köşesinde yeniden canlanırdı. Yaşlı mezarlar ve yaşlı ağaçlar arasında asırlık uykusuna dalmış Nanyemez babanın mâzlum ve mütevekkil ruhu sanki bu sokağın bahçelerine möhrelerine evlerine sinmiş de varlığıyla asırlardır mayalanmış bir his terbiyesinin terkibini oluşturmuş gibiydi. Onun için nerede olursanız olun! Bu şehrin sokaklarında bağlarında bahçelerinde yaşayıp bu his terbiyesine sahip olan herkesin gönlünde bu şehrin sokaklarına bahçelerine eş bir şehir yatmaktadır. Nereye giderseniz gidin. Hangi şehirde yaşarsanız yaşayın. İçinizde kıvrılan yollar yine gönlünüzdeki o şehre çıkar.

      Sıcak yaz günlerinde uzak dağların serinliğini taşıyan arkların gürül gürül aktığı  bağların bahçelerin meşeliklerin gölgelerini yere ve gönlümüze birer şefkât tesellisi gibi serdiği devirlerdi. Mahâlle ve sokak aralarından geçen arklardan gelen serin ve ahenkli su uğultuları ruhlara sükûnet verirdi.  Mahâllenin bağ ve bahçelerinde güzel ağaçların gölgesine sığınıp oyun oynadığımız yaşlardaydım. Onları işte o  mesut senelerde tanıdım. Uzun yağmurlardan sonra ıslak topraklara ruhu okşayıcı bir harâret serperek parlayan güneşin altında sahraya  benzeyen mahallenin arka cihetine Küçük Gosber'e  bakan penceremizden çocukluk muhayyilesi ile bağlar bahçeler arasında gezindiğim zamanlardı.

      Neşeli mayıs güneşinin yaşlı erik ağaçları arasında bağları bahçeleri aydınlattığı ışık ve gölge oyununa dönderdiği  senelerdi. Saibe Eze'nin bahçesinin bitişiğinde onların bahçesi vardı. Güzel bahçeydi.  Yaz ikindilerinde bahçeye bakan mutfağın balkonunda çoluk çocuğuyla Yıldız ablanın semaverinin dumanın muttâsıl tüttüğünü hep hatırlarım. Çocuktum fakat hatırlıyorum. Mikelanjı parıl parıl parlayan siyah, mavi, kırmızı turkuaz renkli Chevrolet'lerin   şehrin henüz tenha sokaklarında fink atarak nereye olursa olsun iki buçuk liraya yolcu taşımağa başladığı günlerde faytonların ölüm fermanları çoktan imzalanmıştı Şoförlüğün başlıca meslek olduğu 1960 lı yıllarda Anadolu'da ilk araç kullananlar umumiyetle askerlikte şöforlüğü öğrenip sivil hayata döndüklerinde taksicilik yapan şahıslardan oluşmaktaydı. Altmışlı yıllarda çekilmiş Van fotoğraflarına, dikkat edin, sokaklarda tek tük otomobil görürsünüz.

       Van'da bahar bahçesinin çoşkun şenliği içinde akşamları beylerinin işten dönmesini bekleyen hanımların bahçelerde kurmuş oldukları ocaklardan tüten dumanların akıllara ziyan verecek nefasetteki çömleklerde pişen sarmaların iştah açan kokularının  bahçelerden yükseldiği vakitlerdi. Altmışlara gelindiğinde bile, otomobil denilen tekerlekli ata, ancak siyah beyaz filmlerdeki zengin çocukları binebiliyordu. Erkek sürücünün yanında oturan genç kızın saçlarını, eşarbını rüzgar savurduğunda, bütün genç kızlar onun yerinde olmak için can atıyordu. Bu durum, altmışlı yılların ilk yarısına kadar geçerliliğini sürdürecekti. O günlerde değişimi fark eden birkaç nostaljik tip, parke döşeli ana caddelerde garip bir vezinlikle tıkırdayarak sarsılan faytonlara bir daha binemeyecekler endişesiyle şehir içinde 'laf olsun! turlarına çıkıp faytonlarla vedalaştılar. Mahalle ve sokak aralarında Meşin kırbaçların nal seslerinin artık sesleri duyulmaz hale geldiği dönemler 1980 lı yılların sonuydu. Ben faytonların ancak en sonuncularına Faytoncu Niyazi'nin Suvaroğlu' ndaki bahçesinde körüklü muşambalarının güneşin altında ağarıp kırmızıdan beyaza dönen  haline rastladım.

    Bildiğim kadarıyla Van'a ilk getirilen otomobil Enver Kalelioğlu'nun babasına aittir. Bu fotografta 1927 tarihi yazmaktadır. Daha sonra şehrin eşrafı ve esnafı bu araçlarla tanışacaktır. 1930 senesinde Dr Hikmet Kıvılcımlı Avukat Tahsin Saydan'ın babası -o dönemin Van ve Siirt havalisinin ilk müteahiti- olan Nuri Saydan'ın İstanbul'dan kamyon aldığını haber vermektedir. Efendim 1950'li yılların mahalli gazetelerine bakarsanız dönemin 'Çolu' lakabıyla maruf reisi Şükrü Kösereisoğlu'ndan çok reisin 'Cipi' nin Van'da halk arasında daha çok konuşulduğunu görürsünüz. Bir de sinemacı Şefik'in Chevroleti de Van'a gelen devlet erkânını karşılamada ilk başvurulan otomobillerdin biriymiş.

        Yukarıda gördüğünüz resim Suvaroğlu'ndan komşumuz olan rahmetli İbrahim Dişarali'ya aittir.1967 senesi Van'ın nüfusu altmış bin rahmetli taksici İbrahim ve kardeşlerinin aslen Başkale'den gelme olduklarını biliyorum. Dört kardeş: Emin, Mustafa, İbrahim  bir de Aşçı Ömer olacak o nu ben hiç görmedim. Rahmetli  Ahçı Ömer ve Aşçı Mustafa' İki kardeş aynı meslekleri icra-ı sanat eylemişti. Mahallede rahmetli Emin'in kamyonunundan söz ettiklerini hatırlıyorum. En küçük kardeşleri rahmetli İbrahim'de muhtemelen askerlikte şoförlüğü öğrenip askerlikten döndüğü sene 1956 tarihinde taksicililk mesleğini seçmişti.  Resimde gördüğünüz ev rahmetli Aşçı Mustafa Dişarili'  evi 1967 ev henüz yapılmış resimden anladığım kadarıyla her uzvu ve  parçası doğal şoratanlar bile ahşaptan.  Bu evin tam karşısında rahmetlinin depremden önce cemakanlı güzel bir evi vardı.

    1950 yılında Şose ve Köprüler Reisliği Karayolları Umum Mudürlüğüne dönüştüğü senelerdi. Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluyor Van'da Yollar idaresi şube halindedir. Van o tarihlerde tarım kentidir. İnsanlar maişetlerini büyük ölçüde tarım ve hayvancılıktan temin etmektedir. Karayolları ve DSİ gibi kurumların bölge müdürlükleri rahmetli Ferit Melen sayesinde Van'a getirilince bu kurumlar Van'da ekonomik toplumsal kalkınmanın manivelası olur  Mahallemizin sakinlerinin çoğu bu kurumlarda çalışmaktaydı. Van'da 1973 trafik tesciline bakılırsa tescilli otomobil sayısı bütün Van ve ilçelerinde 286 dır. Bu otomobillerin 1967 senesinde ancak elli adet olduğunu tahmin edersek Otomobilin nadirattan olduğu seneler olduğunu söyleyebiliriz.