Abdurrahman BİLDİRİCİ
Tarih: 28.03.2018 13:27
KADINLARI DÖVÜN (!)
“…Mücrimlerin Yolu belli olsun diye…” (En’am.55)
KADINLARI DÖVÜN (!)
Kur’an’ı TAHRİF Girişimleri Nisa.34 Örneği…
Rabbimiz, ayetlerinin detaylı bir şekilde TAFSİL edilmesinin gerekçesini “mücrimlerin yolunun apaçık olarak belli olup ortaya çıkması”(6.55) şeklinde gerekçelendirmektedir…
Mücrimlerin yolunun bilinmesi bu anlamıyla önem arzetmektedir, ve Muvahhid Mü’minlerle, Fasık Mücrimlerin yolunun birbirine karışmaması ve apaçık olarak birbirinden ayrılması için bu konuda KUR’AN’ın merkeze alınması kaçınılmaz bir zorunluluktur…
Mücrimlerin yolu ZANN’a dayalıdır, Mü’minlerin yolu ise Rablerinden gelen ‘kesin bilgi’ye dayalıdır…
Yani Mücrimler Kuruntularına, Mü’minler ise sadece ‘la raybe fiyh’ olana tabi olurlar…
Bu insanların kendi KURGU’larına göre hareket ettiklerinin en tipik örneklerinden biri de ‘kadınların dövülmesi’ gerektiği KURUNTULARINI Allah’a isnat ederek ‘Allah ile aldatan’ (35.5) aldatıcılardır ki bu kimseler Allah’ın ‘kadınların dövülmesi’ gerektiğini emrettiğini kurgulamışlardır… (ki bu ayette [35.5] tahrif edilen ayetlerden biridir, ‘Allah ile’ ifadesi, ‘Allah’ın affı ile’ şeklinde yanlış tercüme edilmiştir)
Bu kimseler derken Meal-Tefsir yazarlarından yani kocaman bir Şii-Sünni ailesinden söz ediyoruz…
Örneğin Sünni dünyasının kadınlara bakış açısını açıkça ortaya koyan ve Din’in kaynağı olarak kabul edilen bir takım hadislerde kadınlar maalesef şöyle tasvir edilmektedirler…
* Kadınların dinleri ve akılları eksiktir (Buhari)
* Namazın önünden kadın, eşek ve siyah köpek geçerse namaz bozulur (Buhari)
* Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir (Buhari)
* Nikâh, kadınlar için bir çeşit köleliktir (Buhari)
* Eğer bir kimsenin Allah'tan başkasına secde etmesi söz konusu olsaydı, kadının kocasına secde etmesi gerekirdi (Buhari)
* Doksan dokuz kadından biri Cennette geri kalanı ise Cehennemdedir (Buhari)
* vs… vs…
Din’in yegane kaynağı olan Kur’an’ın yanına başka kitaplarında alınmasının tipik bir sonucudur bu durum…
KADINLAR DÖVÜLECEK Mİ, YOKSA RAHAT MI BIRAKILACAK…
4.34: “Erkekler, kadınları (kavvamdırlar) gözetirler. Bu, Allah'ın her birine diğerinden üstün özellikler vermesi ve erkeklerin mallarından (eşleri için) harcamaları sebebiyledir. İyi kadınlar, Allah’a itaat edenler ve Allah'ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır. (nüşuzundan) Boşanıp gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin, yataklarından ayrılın ve (darabe yapın) kendilerini rahat bırakın. Sizi gönülden kabul ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın (boşamaya veya daha başka bir kötülük yapmaya kalkmayın). Allah yücedir, büyüktür.” Nisa.34
KAVVAM kelimesinde yapılan TAHRİFAT…
“Er ricâlu kavvâmûne alân nisâ…“
‘Erkekler kadınlardan üstündür’ şeklindeki mi…? Yoksa
‘Erkekler kadınları gözetirler’ şeklinde mi olmalıdır…?
Ayetin yanlış tercüme edilmiş birkaç örneği şu şekildedir;
Abdulbaki Gölpınarlı: ‘Erkekler, kadınlardan üstündür…’
Ali Fikri Yavuz: ‘Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkimdirler…’
Ali Ünal: ‘Erkekler, kadınlar üzerinde koruyucu ve yöneticidirler…’
…
Bu kelimenin geçtiği 660 adet ayet içerisinde hiçbir ayeti ‘üstünlük’ şeklinde tercüme etmeyen meal yazarları sıra kadınlara geldiğinde bu şekilde tercüme etmişlerdir maalesef…
Bu durum kanaatimizce kadınlara bakış açısının Kur’an’dan değil Rivayet kültürünün dinin kaynağı olarak görülmesi gerektiği düşüncesinden kaynaklanmaktadır…
Oysaki Din’in tek kaynağı vardır ve O da Kur’an’dır…
Nitekim Kur’an, yöneticiler için “mele” (7.60) ve hâkimler için ise 'hükkam' (2.188) kelimesini kullanır, ‘kavvam’ kelimesini DEĞİL…
Buradan 660 ayetin geçtiği ‘kavvam’ kelimesini siz de detaylı olarak inceleyebilirsiniz…
Ayetin doğru tercümesi ‘Erkekler kadınları gözetirler…’ şeklindedir;
Peki ‘ya siz hatalı veya yanlış tercüme ediyorsanız’ diye itiraz edenler için ‘ayetlerin yine ayetler ile tefsir edilmesi gerektiği’ metodundan yola çıkarak bu ve buna benzer sorunların aşılması gerektiğine inanıyoruz…
Örneğin Nisa 135. ayette kullanılan ‘kavvam’ ifadesi bu konuyu TAFSİL (detaylandırma) etmektedir…
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti (kavvamîne bil kıstı) gözetin.”
Diğer örneğimiz de Maide 8. ayette kullanılan kavvam kelimesidir ki O da şu şekildedir;
“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, adaleti (kûnû kavvâmîne lillâhi) gözetin”
Dünya üzerinde yaşayan ve kendilerine ‘müslüman’ diyen toplulukların arasındaki İHTİLAF’ın bitmesinin tek ve sağlıklı çözümü KUR’AN’IN KUR’AN İLE TEFSİR EDİLMESİ GEREKTİĞİ’dir…
Bu durum bir TERCİH değil bir zorunluluktur…(7.52)
NÜŞUZ kelimesinde yapılan TAHRİFAT…
“…vellâtî tehâfûne nuşûzehunne…”
‘Baş kaldırmalarından endişe ettiğiniz kadınlar mı’ yoksa...?
‘Boşanıp gitmesinden korktuğunuz kadınlar mı’ olmalıdır…?
Ayetin yanlış tercüme edilmiş birkaç örneği şu şekildedir;
Diyanet İşleri: “…Başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara…”
Adem Uğur: “…Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara…”
Ahmed Hulusi: “…Serkeşlik yapmasından korktuğunuz kadınlara…”
…
Nüşuz kelimesi Kur’an’da 5 defa geçmektedir ve hiçbirinde serkeşlik veya başkaldırma şeklindeki bir kullanım mevcut DEĞİLDİR…
Yine Kur’an’ın Kur’an ile TEFSİR edilmesi ve Kur’an’ın bir sözlük olarak kullanılması gerektiği durumundan şu sonuca ulaşılacaktır ki Mücadele 11. ayette bu kelime şöyle bir kullanıma sahiptir;
“Ey iman edenler!..... size: (ve izâ kîlenşuzû fenşuzû) 'Kalkın' (nüşuz edin) denildiği zaman da kalkın (nüşuz edin). Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin.”
Görüldüğü üzere ‘kalkıp gitmek’ anlamında bir kullanıma sahip olan kelime açıkça TAHRİF edilmek suretiyle ‘serkeşlik ve başkaldırma’ şeklinde tercüme edilebilmiştir…
NÜŞUZ iffetsizlik(zina) da değildir. Çünkü Kuran zina eden erkek ve kadının hükmünü (ne yapılacağını) zaten Nur 2-4’te açıkça bildirmiştir.
Eğer nüşuz iffetsizlik ise, iffetsizlik yapmayı düşünen bir kadını yatağında yalnız bırakan, onun duygusal ve cinsel ihtiyaçlarını karşılamayan bir koca onu tümüyle bu bataklığa itmiş olmaz mı?
Dahası Nüşuz kelimesi aynı surenin 128.ayetinde kadın için değil erkek için de kullanılmıştır ve ‘şayet kadın kocasının nüşuzundan endişe ederse’ şeklinde bir kullanıma sahiptir…
Bu durumda yani kocanın nüşuzu halinde tavsiye edilen BARIŞ(sulh)’tır.
Eğer nüşuzun cezası dayak ise ve kadının da dövülmesi gerekiyorsa, erkeğin nüşuzunda kocayı kim dövecektir…?
Bütün bunlar yok sayılarak ilgili kelime ‘keyfi’ bir şekilde tercüme edilmiştir maalesef…
Ayetin ilgili kısmının doğru tercümesi “…kalkıp (boşanıp) gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza…” şeklinde olmalıdır…
Bu kelimenin Kur‘andaki kullanımları için bu linkden faydalanabilirsiniz…
DARABE kelimesinde yapılan TAHRİFAT…
“…vadrıbûhunne”
‘kadınları dövün’ mü olmalıdır… Yoksa…?
‘kadınları rahat bırakın’ şeklinde mi olmalıdır…?
Ayetin yanlış tercüme edilmiş birkaç örneği şu şekildedir;
Diyanet İşleri: “…onları (hafifçe) dövün…”
Ali Bulaç: “…(bu da yetmezse hafifçe) vurun…”
İbni Kesir: “…(yine uslanmazlarsa) dövün…”
…
‘darabe’ kelimesi Arapçada en zengin anlamlara sahip olan kelimelerden sadece bir tanesidir…
Bu kelimenin birbirinden çok farklı anlamları bulunmaktadır…
• Seyahat etmek, dışarı çıkmak: 2:273; 3:156; 4:101
• Vurmak: 2:60,73; 7:160; 8:12; 20:77; 24:31; 26:63; 37:93
• Dövmek: 8:50; 47:27
• Ortaya koymak: 43:58; 47:27
• Örnek-Misal vermek: 14:24,45; 16:75,76; 16:112; 18:32,45...
• Muaf tutmak-Vazgeçmek: 43:5
• Mahkum olmak: 2:61
• Kapatıp uyutmak: 18:11
• Örtmek: 24:31
• Açıklamak: 13:17
Bu kelimenin onlarca anlamına rağmen ‘vurmak’ anlamı tercih edilerek ayetin bütünlüğü bozulacak şekilde değiştirilmiştir…
Çok anlamlı bir kelimeyle karşılaşıldığında, kelimenin uygun olan anlamının metnin içeriğine ve kullanılış biçimine bakılarak seçilmesi gerekmektedir…
‘Darabe’ kelimesinin her ayette aynı anlamda kullanıldığını varsayarsak örneğin 13.17 deki ayetin metni ‘İşte Allah hakkı ve batılı böyle döver' şekilde tutarsız ve ilgisiz bir anlam kazanacaktır…
İlk önce öğüt verilmesi, daha sonra yatakta yalnız bırakılması ve bunun sonucunda dövülmesi ayetin ‘barışma’, ‘arayı bulma’, ‘ıslah etme’ amacına ters düşmektedir.
Eşler arasındaki tatsızlığın düzelmesinin yolu bu aşamalardan sonra dayak ve dövme şeklinde değil…
Bu aşamalardan sonra ancak kısa süreli bir ayrılıkla mümkün olacaktır…
Bu aşamalardan sonra dayak atmak sorunu çözmeyecek, bilakis sorunu büyütecektir…
ZİNA YAPAN KADIN VE DAYAK…
Maalesef içinde yaşadığımız toplum böylesi bir durumda İNFAZ emrini vermekte ve NAMUSU TEMİZLEME adı altında Kur’an’ın hükümlerini ayaklar altına alınmaktadır…
Güya bu NAMUSU TEMİZLEME işine aile büyükleri bir araya gelerek karar vermekte veya aşiret büyükleri bu TEMİZLİK işini aşiretten birine yaptırmaktadırlar…
Yani ÖLÜM emrini Allah değil… Aşiret reisleri veya aile büyükleri kendilerini Allah yerine koyarak vermektedirler…
Karısının zina yaptığını gören bir erkeğe bile karısını dövme hakkı vermeyen (Nur.6-9) Kur’an ona sadece ve sadece ‘eşini güzellikle boşamasını’ (65.2) emretmiştir…
AĞZINI BURNUNU KIRMASINI VEYA DÖVMESİNİ DEĞİL…
…
“…Mücrimlerin Yolu belli olsun diye…” (En’am.55)
…
Abdurrahman BİLDİRİCİ
ARahmanBildirici@gmail.com
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —