SABRİ YALÇINKAYA

Tarih: 06.08.2019 13:09

Alyarlı Şeyh Ahmet

Facebook Twitter Linked-in

Alyarlı Şeyh Ahmet

 (Bölüm:4)

         Son yarım asırdır, dünyamız çok hızlı bir değişim geçirdi. Evlerde kullanılan eşyalarda bu değişimden nasibini aldı. Mobilyaların henüz çok kullanılmadığı günlerde, misafir odalarının sade dizaynını ve kullanılan eşyaları hasretle anımsamaktayım.

         Eşyaların müştemilatı; el yapımı halı, keçe, kilim, halı motifli yastıklar, orta boylu yün minderler ve duvarda asılı bir gaz lambasından meydana gelmekteydi.

         Hakkari, Yüksekova mıntıkasında misafir odaları,  genellikle dürt duvar komple yastık ve minderler ile düşeli idi. Herkes minder üstünde oturmakta idi. Bunda bir beis görülmezdi.

         Ağrı, Muş, Erciş mıntıkasında ise; odanın dört duvarı da halı yastıklarla çevrili idi. Odanın yukarısında ise sadece bir minder bulunmaktaydı. Orada bulunan en yaşlı veya imam gibi sosyal statüsü yüksek olan kişi minderin üzerine otururdu. Diğerleri o büyük şahsa saygısızlık olmasın diye minder kullanmaz, halı veya keçenin üzerine oturup sırtlarını yastığa dayarlardı.

         Aktuzla tuz tesisinde çalışan bir memur, Malazgirt’ten Aktuzla’ya giderken menzili uzak olduğundan; bir gün Şeyh Ahmet’in misafiri olup ertesi gün yoluna devam etmeye karar verir. Misafire gerekli ihtimam gösterilmiş ve akşam yemeği yenmiştir. Ahmet amca misafire döner;

         - İstersen dayımın misafir odasına gidelim. Genellikle akşamları köylüler orada toplanıyorlar. Bizde sohbetlerine katılalım.

         -Olur gidelim. Sizin buranın adetleri nasıldır? Nasıl hareket etmeliyim?

         -Bizim adetlerimiz şöyledir; Biz içeri girdiğimizde selam vereceğiz. Sana misafir olman nedeniyle odanın yukarısında bir yer gösterecekler. Sen orada otur ben daha aşağılarda oturacağım. İlk etapta dizüstü oturmamız lazım. Bu bir saygı göstergesidir. Dayım bize rahat oturun diyecek. Sonra istediğimiz pozisyonda oturabiliriz. Millet sana hoş geldiniz diyecekler ve halini keyfini soracaklar. Ardından sohbet olacak. Bu arada herkes benim ev sahibi olarak seni iyi ağırlayıp ağırlamadığımı merak edecektir. Eğer benim mahcup olmamı istemiyorsan, ben sana her baktığımda bir bardak su iste. Bol su içki sana kuvvetli ve yağlı yemek yedirdiğimi düşünsünler.

         -Olur, orası kolay.

         Ahmet amca ve misafiri odada oturmuş, kalabalıklaşan ortamda koyu bir sohbete dalmışlardır. Şeyh Ahmet misafirin gözüne şöyle bir bakar. Misafir bir bardak su ister. Biraz sonra tekrar bakar, yine su içilir. Tekrar, tekrar… Derken çay gelir. Misafir mecburen ayıp olmasın diye çayı’ da içer. Artık içmek istemez. Ancak zor çayı da içirilir… Vakit ilerlemiş nihayet eve gitmek üzere dışarı çıkmışlardır. Zifiri karanlıkta yürümektedirler. Davul gibi şişen misafir bir tarafa saparak hacetini giderir ve kısmen rahatlar.

         -Memur bey bizim adetlerimizi nasıl buldun, beğendin mi?

         -Sizin adetleriniz güzeldir. Fakat keşke şu su içme âdeti olmasa.

***

         Şeyh Ahmet’in iki tane misafiri gelir. Onları misafir odasına alır. Odada bir tane minder vardır. Misafirler, saygı düşüncesiyle minderi birbirlerine sunarlar ve bunda ısrarlı olurlar. Her biri diğerini mindere oturtmaya uğraşır.

         Ahmet amca gülümseyerek misafirlerin didişmelerine bakar. Minderi çekerek onlardan alır. Onlara dönerek;

         - Kardeşim burası benim evim, minder benim değil mi? Hiçbirinize vermiyorum. Minderde ben oturacağım.

***

         Van depreminden yaklaşık 10 sene önce, iskele yolundaki, büüykkent sitesinde kalıyorduk. Ahmet amca bize misafirliğe geldi. Çok mutlu olmuştuk. Hizmette kusur etmemeye özen gösteriyorduk. Aslında bu ortamı o oluşturuyordu. Çünkü kendisini sevdiriyordu. O akşam; yemekler yendi, çaylar içildi, meyveler yendi, en önemlisi güzelce sohbet edilerek hoşça vakit geçirildi.

         Gece epey ilerlemişti. Bana dönerek;

-Uykum geliyor. Yatağımı serin de artık uyuyayım.

-Tamam, amca hemen yatağını hazırlarız.

Bir kanepe açarak, rahat olsun diye üstüne bir yorgan seriyoruz. Onunda üstüne çarşaf seriliyor. Özenle, yastık yorgan ve bir takım pijama bırakılıyor. Amca ayağa kalkmış, salonun diğer tarafından sevgiyle bize bakıyor;

-Bak oğlum, benim yatağım sıcak olsun. Huyumdur, yatağım soğuk oldu mu, altımı ıslatıyorum. Herhalde yatağınızın ıslanmasını istemezsiniz.

-Amca yerin gayet sıcaktır. Ama keyif için yatağını ıslatmak istersen de canın sağ olsun.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —