Fatma ERDEMCİ
Tarih: 09.07.2012 00:03
ANADOLU PADAGOJİSİ VE ÇOCUK EĞTİMİ.
ANADOLU PADAGOJİSİ VE ÇOCUK EĞTİMİ.
Bu yazımda çocuk eğitimi ve gelişimi ile ilgili okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum. Kitabın ismi“Çocukluk Sırrı” yazarı Adem Güneş. Kitap 3 bölümden oluşuyor.
Birinci Bölüm
iKENDİN OLMA VEYA FITRAT PEDAGOJİSİ
Birinci bölümü yazar sırasıyla şöyle tasnif etmiş;
1.Çocukluk sırrı .
Her çocuğun biricik yaratıldığı ve kendisine has bir kişiliğe sahip olduğunun unutulmamasından bahseder. Çocuğun ebeveynlerinin ve eğiticilerinin biricik olan o çocuk için yapabilecekleri en önemli şeyin çocuğun içindeki cevherin keşfedilmesi ve işlenip ortaya çıkarılması olduğunu belirtir.
Her insan minik bir çocuk bedeninin içine gizlenmiş bir sırrı taşır. O sır dolu çocuk kozasından, kimi zaman bir lider çıkmış, kimi zaman bir devlet başkanı, kimi zaman bir ordu baş kumandanı, kimi zaman da bir şair, bir yazar, bir sanatçı… çocuğun ruhuna gizlenmiş olan bu sırrın hasara uğratılmadan ortaya çıkabilmesi o çocuğun emanet edildiği anne babanın bu yaradılış sırrına saygılı olmasıyla mümkündür. Çocuğun ruhundaki gizemli sır çocuğu olduğu gibi kabul etmesiyle ortaya çıkacaktır. Kendisini içindeki coşku dolu ruhu ile ortaya koyamayan çocuk bir süre sonra kişiliğinin ne olduğunu unutacaktır.der yazar.
2.Yitirilen güven duygusu ve izzet savaşı
Bir çocuğun çocukluk sırrına göre gelişmesi ancak dışa vurduğu davranışların olduğu gibi kabul edebilen ebeveynlerin varlığıyla mümkün olabilir.bir çocuk olduğu gibi görünemiyorsa bu çocuğun kaybettiği ilk duygu güven duygusudur. Çocuk güven ortamında yetişmiyorsa kişiliğini sergileyemez. Çocuk terbiyesi ancak güven duygusuyla başlar.
Baskıyla davranış öğrenen çocuklar yetişkinlikte hep huzursuzluk ve bunalım içinde olurlar diyor yazar. Çocuk benliğini tehdit altında hissederse iktidarı elinde tutmak için gayret sarf eder. Ne kadar dramatiktir ki ebeveynin keyfi yerinde değilse çocuğun sevgi ihtiyacı hep ötelenir.buda çocuğu ebeveynine karşı güvenin zedelenmesi demektir.
3.Ruhun sükûn hali sekine
Biyolojik ritmin hangi hızda olacağının dengesi anne karnında belirlenir der yazar. Annenin kalp atışları bir süre sonra dünyaya gelecek olan insanın biyolojik ritmini oluşturacaktır. Çocuk psikolojik olarak anneden ayrılsa da dört yıl boyunca ruhsal bağımlılığı devam eder. Erken çocukluk döneminde çocuk ne kadar huzur ve sekine içinde bir hayat geçirirse biyolojik ritmi de o denli huzurlu ve sekine içinde atar. Hızlanmış bir biyolojik ritim çocuğun hem hissetme yeteneğini hem de algılamasını zayıflatır. Sükûnet içerisinde yaşayan bir çocuğun hissedebilme yeteneği gelişir.buda hayatı boyunca bilinçli ve etken birey olmasını sağlar.
4.İnsan olma mücadelesi: Buyurucu iç kılavuz
Birçok yetişkin hem çocukluk sırrını bilmediklerinde ya da önemsemediklerinde çocuğun kişiliğini yok etmektedirler. Çoğu defa anne babalar çocuklarının yanlış şeyler yapacakları endişesiyle erken yaşlardan çocukları baskı altında tutmayı marifet sayarlar der yazar. Oysa insan, benliğinin eziliyor olmasına verdiği tepki kadar hiçbir duruma tepki vermez. Doğan her çocuk buyurucu bir iç kılavuzla dünyaya gelir. Bu kılavuz yaşamının her (alanında) döneminde kişiye yol gösterici olur. Çocuğun doğal öğrenme sürecine anne baba müdahale ederse çocuk öğrenmeyi iç kılavuzun yol göstermesiyle değil de dış müdahalelerin tesiriyle gerçekleştirmeye kalkar. Çocuklar etrafında olup bitenleri emici bir güçle ruhlarında sindirerek öğrenirler diye belirtiyor yazar.
İkinci Bölüm
Kişilik ve karakter gelişim süreci
Yazar kitabın ikinci bölümünde de belli başlıkların çocuk eğitim ve gelişimi açısından basamak basamak tasnifini yapmış.
1. İtaate mecbur bırakılan çocuk: Edilgen çocuk
Her çocuk anne babasıyla uyum içinde yaşamaktan büyük huzur duyar. Çünkü anne babalar yaşamın kurallarını öğreten birer dış kılavuzdur. İç kılavuzunu sükunet içinde kullanabilen bir çocuk bir süre sonra anne babasını dış kılavuz olarak kabul eder ve yaşamının kurallarını onlardan öğrenmekten büyük keyif alır. Çocuğa teklif edilen yardımlar minnet oluşturmadan sunulmalıdır ki çocuk anne babasının yanında yaşayacağı huzur ve güven hissini kaybetmesin.
Anne babası tarafından ruhu teslim alınan bir çocuk yaptığı her işte onların onayını almazsa başarılı olamayacağını düşünür. Hatta bazı anne babalar dini çocuğu kontrol altında tutmak için kullanırlar. Oysa din çocuk terbiyesinde bir araç değil ancak bir amaç olabilir. Bir anne babanın çocuğunu kontrol altında tutmak için dini araç olarak kullanması belki kısa zamanlı olarak sonuç verebilir ancak bir süre sonra zoraki sevgi hissi isyan ve nefrete dönüşebilir. Bu da Allah sevgisinin kaybedilmesine yol açar.Tespitinde bulunur yazar.
2. Zoraki kişilik
Anne babalar çocukların özünde yatan çocukluk sırrını ortaya çıkaran birer sır bekçisidir. Onların fıtratlarını hesaba katmadan kendi arzusuna göre şekillendiren ölü bekçisi değildir. Çocuk yaşamı kendi ruhuyla sürdüremeyeceğini anlayınca bir asalak gibi anne babasının ruhuna yapışarak yaşamaya başlar. Benliğini zorunlu bir itaat ile anne babasına kaptırmış olan çocuk bir süre sonra yaşama olan güvenini kaybeder. Zoraki kişilik oluşumu, esasında duygu dünyasını kaybetmiş kişiler. Yenilgilere öfke ile tepki verirler. Başarısızlıklara tahammülleri yoktur. Kişi ancak benliğini koruyabildikçe onurlu yaşar. Anadolu pedagojisinin hedefi kişilikli, onurlu, dik duran ama diklenmeyen bireyler yetiştirmektir. Yani kendi olmayı başaran ama kendisi için istediğini başkası içinde arzulayan bireyler hedefler.
3. Kendi gibi olabilen çocuk: Etken çocuk
Çocuk ancak dışa vurduğu dünyasıyla kendini kabul eden, anlayan, duygularına eşlik edebilen bir ebeveyn yanındaysa gerçek benliğini yaşayabilir. Gerçek benliğini yaşayabilen çocuk etken çocuktur. Etken bir çocuk erken çocukluk döneminden itibaren özellikle annesinden güven hissi almış, aile içerisinde duygu ve düşüncesini paylaştığında incitilmemiş, ona insan olma onuru her daim hissettirilmiştir.
Gerçek benliğini yaşayan çocuk etken çocuktur. Her ne kadar etken bir çocuğun ruhunun ilk şekillenmesi annenin çocukla kuracağı bağla mümkün olsa da çocuğun ilerleyen yaşlarda dirayet ve irade sahibi olabilmesi de babanın babalık yapabilmesine bağlıdır. Etken ruha sahip bir çocuk annesinin anne gibi babasının baba gibi davrandığı bir evde kişilik ve karakter sahibi olabilir.
Anadolu pedagojisinde asıl önemli olan duyarlı etken kişiliğe sahip çocukların yetiştirilmesidir diyor yazar. Yoksa sadece etken ruha sahip olmalarının yeterli olmadığını belirtir. Çünkü bir çocuk etken olurken aynı zamanda duyarsız olabilir. Etken duyarlı bir kişilik ancak cesur anne babaların çocuğunu onun açmasıyla oluşur.
Duyarlı etken kişiliğin zirve noktası Peygamber efendimiz (s.a.v.)dir. Acaba günümüz anne babaları böyle kararlı ve etken çocukların kendilerinden kopacaklarından korktukları için mi çocuklarının kendilerine karşı güçlenmelerini istemezler? Oysaki anne babalar anne baba olma hislerini gerçek anlamda yaşayacakları çocuk ruhu etken ve duyarlı çocuktur. Ve etken duyarlı her ne kadar güçlü kuvvetli ruha sahip olsa da isyankar ve yıkıcı değildir. Anne babaya itaat bilinçli bir tercihtir.
4.BİR BEN VARDIR BENDEN EGO.
İnsan et ve kemiğin ruhsal bir yapıya da sahiptir.bu yapı ne ele tütülür nede gözle görülür.inkar edilmeyecek kadar gerçek ispat edilmeyecek kadar gizemlidir. İç dünyada işlerin yolun da gitmediği yerin adı egodur.Ego insanın içindeki bir başka insana verilen isimdir .insanın ruh dünyasının huzur ve sükunet içinde olması ancak egosunun rahat olmasıyla mümkündür. Eyer insanın içindeki bu gizli insan:Ego kaygılar yaşamaya başlarsa yaşanan kaygılar dış dünyaya davranış bozukluğu olarak yansır.Aslında çocuklarda görülen davranış bozuklukların çoğunda bu kaygılar yatmaktadır.Dilimizde olumsuz bir anlamı varmış gibi algılansa da Egonun varlığı kişinin onurlu ve kişilikli bir yaşam sürmesi için büyük bir kazançtır.der yazar.Benliğin asıl görevi kişinin onurlu ve kişilikli bir yaşam süre bilmesine rehberlik etmektir .Çocuk benliğine saygı duyulmadığını his ederse benliğini savunma mekanizmalarını devreye sokar v e onurunu koruma mücadelesine girişir.Tespitini yapar yazar.kişi ister yetişkin ister çocuk olsun fark etmez .Hangi dine hangi etnik kökene sahip olursa olsu insan olmaktan kaynaklanan bir saygınlığa sahiptir.Diyerek aslında evrensel bir kabule dikkat çeker.çocuk terbiyesi denilen şey aslında benliğine zarar vermeden çocuğu hayata hazırlamak olduğun söyler yazar.
Nice çocuk vardır ki bir dönem aile içinde. Ahlak ve fazilet timsaliyken bir sure sonra ailenin yüz karası,durumuna düşmüştür.Yada nice çocuk 10. Yaşında namaza başlamış 15.yaşındaysa alkolik olmuştur.çocuğun benliği üzerinde baskı kurarak davranış kazandırmaya çalışmak çocuğun vicdan mekanizmasını devre dışı bırakmak demektir.Oysaki çocuk kendi benliğini kontrol ederse ve iç denetimi sağlarsa davranışlarını içsileştirir .onurlu ve ahlaklı olur.Ne yazık ki bir çok anne baba çocuğun benliğini kendi kontırolerine alarak kendisi çocuğun vicdanı olmak istediklerini söyler yazar.
Oysaki Anadolu pedagojisi ne baktığımızda,kişinin ayıbının ortaya çıkarılmamasına dikkat edilir kişinin hata ve küsurları alenen dilendirilmez hele ki cezalandırılma Anadolu eğitim sisteminde yoktur.der yazar
Ayrıca yazar benlik ve nefsi(id) ayırır.Nefsi yaşam ve haz kaynağı ,benliğinde bu hazı kontrol mekanizması olarak değerlendiriyor.Nefsi(id) haber verdiği hazları yanlışımı doğrumu kullanacağına, gayesini yitirmemiş benlik karar verir.Benlik oka dar güçlü olmalı ki haz kontırolu nu kendi elinde tutabilmelidir
Anne babaların baskıları benliğin zayıflamasına sebep olur .Buda kişiyi haz merkezli bir yaşama sürükler .unutmamalıyız ki hiç bir anne baba çocuklarının bir ömür bekçisi olamaz.
YÜCE ALLAH insanlara zaten bir onur bekçisi koymuştur oda benliktir bu benliğin oluşturduğu itibar bir sure sonra onun vicdanın sesi olacak ve onu kötülük yapmaktan alı koyacaktır.
Çocukluk sırını bilmek isteyen anne babalar çocuğun kendini nasıl savunduğunu öğrenmeliler.der yazar.Benliği tahrip olan çocuk anormal davranışların bir takım akıl oyunlarına çevresine makul göstermeye çalışır.
Anadolu pedagojisinde asıl olan duyguda özgürlük davranışta disiplindir,aynı zamanda Anadolu pedagojisi çocuğun fıtratını mizacını keşfetmek ve çocuğu geliştirmek sanatıdır.diye belirtir yazar.
Ola bilmesi için
1.ANADOLU PEDAGOJİSİ NİN ÖZÜ:GÜVEN.
Yazar üçüncü bölüme şu sözlere başlamaktadır Dünya tarihi yoklandığında çocuğun modern çağa kadar olan serüveninde edilgen hala getirilerek anne babaya öğretmenlere topluma ve hakim güçlere zorunlu bir itaat mecbur bırakıldığı görülmektedir.Ancak son dönem itibariyle edilgen olarak yetiştirilen çocukların bir baş belası olduğu görüldü.çünkü bu edilgenlik toplumsal değerlerden uzak bireysel çıkarlı bir etkenlikti.Batı şu anda etken hale getirilmiş çocukları nasılda uyuşturucu batağına batığını ve nasılda para ve güç elde etiklerinde toplumsal değerlere isyan etiklerini gördü.bunun için ceza ve mükafat yöntemiyle çocuk yetiştirme sisteminde sona gelindiği görülmektedir.Bunu yerine insana insan gibi yaklaşan hümanist çocuk yetiştirme çabasına girdi. Nitekim batı sadece etken çocuk yetiştirmeyi değil bireysel çocuk yetiştirmeyi amaçlıyor.nitekim bireysel çocuk yetiştirmek günümüz toplum hastalıklarından biridir.der yazar ve deva men .Anadolu pedagojisi etken çocuk yetiştirilmesine evet dediği halde bireysellik konusunda asla demektedir der.
2.ANADOLU PEDAGOJİSİ NİN MODELİ :ETKEN VE KOLEKTİF ÇOCUKTUR.
Anadolu pedagojisinde etken çocuk aynı zamanda his ede bilen çocuktur Anadolu pedagojisinde çocuğun his edebilme kabiliyeti kadar insan olma makamı verilmiştir.
Kolektif bilince sahip insan yaşadığı atmosferdeki her şeyle ve her kesle uyum içersindedir.çocuğun iç disipline sahip olabilmesi için vicdanın işlemese kalbinin ve duygularının his etmesi lazım.Nitekim çocuk ilk 4. Yaşında sadece kişiliğinin zeminini oluşturmakta duygu dünyasını kullanmayı öğrenmektedir.
3.RUHUN SÜKÜN İKSİRİ GÜVEN.
Anne ne kadar kısa surede çocuğun ağlamasına karşılık verirse ,çocuk kendini kadar güvende his erde.Anne ile çocuk arasındaki güven ilişkisine çocuğun ilk 4.yaşındaki en büyük ve temel iç dinamiğidir.çocuk her ihtiyacında, karşısında anneyi görebiliyorsa temel duygu; güven çarkını oluşturur.Der yazar devam en Anadolu pedagojisi,kadın önce annedir,ruhsal embriyo dönemini mutlaka çocuğunun yanında geçirmelidir demektedir.Anne çocuğunu yanında olduğu halde,onunla temasa geçmiyorsa duygusal iletişim de kuramaz.şunu unutmamak gerek,karakter ,bir davranıştaki süreklilik ve kalıcılık halidir.Bunlar kitap dan size aktardığı son notlar olsu .üçüncü bölüm da tekrarlar mevcuttu onun için kısa kesti.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —