Fatma ERDEMCİ


SELAHADDİN EYYÛBİ'NİN MİSYONU VE VİZYONU

SELAHADDİN EYYÛBİ'NİN MİSYONU VE VİZYONU


 SELAHADDİN EYYÛBİ'NİN MİSYONU VE VİZYONU

Kudusü haçlıların elinden kurtaran muzaffer komutan Selahaddin Eyyubi. Müslümanlar arasındaki çatışma ve ihtilaflara son vermek için, Fatımî hilafetini yıkarak İslam coğrafyasındaki ideolojik parçalanmayı sonlandırdı. Sultan Selahaddin vefat etiğinde Mısır'dan Libya'ya, Yemenden, Filistin'e, Doğu ve Güneydoğu'dan, Kuzey Irak'a kadar yeniden İslam birliğini sağlamıştı. Sultan Selahaddin deyince hepimizin aklına 'hıttin' savaşı ve Kudüs'ün kurtuluşu gelir. Oysaki Sultan Selahaddin'in en büyük başarısı geniş bir coğrafyayı kaplayan topraklarda İslam birliğini sağlamasıydı. Tam ismi Selahaddin Ebu'l-Muzafer Yusuf Eyyubî. 1138'de Tikrit'te dünyaya geldi. Babası Necmuddin Eyyubi Selçuklu Devleti'nin Tikrit valisiydi ve Selçuklulara bağlı olan Musul Atabeyi İmadudin Zengî'nin de dostuydu. İmadudin Zengi 1138'de Bikâ vadisindeki Ba'lebek şehrini alınca Haçlılara karşı stratejik öneme sahip bu şehrin valiliğine Selahaddin'in babası Necmuddin Eyubiyi atadı.

 Selahaddin hayatının ilk yılarını burada gazilerin arasında geçirdi. Bulunduğu yerde bir şehzade gibi yetiştirildi. Selahaddin iyi bir savaşçı, iyi bir ilim adamı, iyi bir devlet adamı olarak yetişti. Selahaddin'in tarih sahnesine çıkışı 1164,1167, 1169 yılları arasında amcası Eseduddin Şirkuh'la yaptığı üç Mısır seferi esnasında gerçekleşmiştir. Bu sırada Mısırda siyasi karışıklar hüküm sürüyordu. Hem Nureddin Zengî hem de haçlılar Mısırı ele geçirmek istiyorlardı. 1163'te Fatımî veziri Şaver iktidardan uzaklaştırılmış ve ardından yardım almak için Dımeşk'a Nureddin'in yanına gelmişti. Arada Kudüs Haçlı Krallığı olmasına rağmen,  Fatımi veziri Şaver'le yapılan müzakere sonucu Nureddin Zengî, Şirkuh komutasında bir birliği Mısır'a gönderme kararı aldı. 14 Nisan 1164'te gerçekleşen bu sefer birinci Mısır seferi olarak kayıtlarda yer alır. Mısırdaki karışıklık giderildi. Fakat vezir Şâver anlaşmaya uymadı. Şirkûh'un yeğeni Selahaddin'in de katıldığı  Mısır seferinden dönüldü. Şaver yine duruma hakim olamayınca haçlılara tavizler vermeye başladı ve bu durum vezir Şaver için içinden çıkılmaz bir hal alınca yeniden Nureddin Zengi'ye baş vurdu. Bunun üzerine Şirkuh 1167'de 2000 kişilik bir orduyla yeğeni Selaheddin'i de yanına alarak ikinci Mısır seferine çıktı. Orta Mısır'da el-Babeyn denilen yerde 18 mart 1167'de Mısır, Haçlı kuvvetlerine karşı  büyük bir zafer kazandı. Şirkuh bu zaferden sonra İskenderiyye'yi de ele geçirdi. Şirkûh ordusuyla ülkesine dönünce bu sefer de Kral Amaury komutasındaki haçlılar 1168'de Mısırı işgal etmeye başladılar. Bunun üzerine Fatımî halifesi el-Azâd ile vezir Şaver, Nureddin ve Şirkuh'tan yardım istediler. Şirkuh 5000 suvari topladı Nureddin Zengi de emrine hazinenin bir kısmını ve 2000 asker verdi. 1168'de Şirkuh ve yeğeni Selahaddin üçüncü Mısır seferine çıktılar. Nitekim Şirkuh ve Selahaddin 8 ocak 1169'da Kahire'ye varınca bunu duyan Kral Amaury  Mısırı terk etti. Şirkuh bundan sonra Fatımi halifesi el-Azâd tarafından vezir olarak atandı. Fakat vezir Şirkuh hastalanınca onun yerine işleri yeğeni Selahaddin idare etti. Vezir Şirkuh 23 mart 1169'da vefat etiğinde Nureddin'in askerleri Selahaddin'i  yeni komutan olarak amcasının yerine seçtiler. Fatımî halifesi de Selahaddin'i vezir tayin etti ve Selahaddin Mısıra tamamen hakim oldu.

1169 yılının sonlarında Bizans haçlı kuvvetleri Mısır'ın önemli şehri Dimyatı kuşattılar. Selahaddin Kahire'den, Nureddin Zengî'nin Şam'dan gönderdiği birliklerle beraber haçlılar karşısında muazzam bir zafer elde etti. 13 aralık 1169'da ordu Dimyat'tan ayrıldı, artık Selahaddin Eyyubi tartışmasız olarak Mısır'ın sultanıydı. Bundan sonra Selahaddin bütün gücünü ülkenin imarına, düzenine, haçlılarla mücadeleye ve komşu İslam ülkelerini İslam birliğine dahil etmek için harcadı.1173'te kardeşi Turanşah'ı kuzey Sudan'a, komutanı Şerafettin Karakuş'u Trablusgarb'a yolladı. 1174 başlarındaysa Turanşah 1400 kişilik bir kuvvetle karadan ve denizden Yemen ve Hicaz'a gitti. Onları devlete bağladı. Nureddin 1174'te Abbâsi halifesine yazdığı mektupta ordularının Trablus'u, Yemen'i, Hicaz'ı aldığını ve Kudüs'ün fethinin yakın olduğunu söylüyordu. Fakat Nureddin'in ömrü Kudüs'ün fethini görmeye vefa etmedi ve 15 mayıs 1174'te Dımeşk'te vefat etti. Yerine 11yaşındaki  oğlu el-Meliku's-Salih İsmail geçti. Nureddin  Zengî'nin devletine bağlı pek çok beylik bunu fırsat bilip bağımsızlıklarını ilan etti. Bağımsızlıklarını ilan eden Artuklu  beyleri Güneydoğu  Anadolu ve etrafını işgal ettiler. Nureddin'in devleti dağılmakla karşı karşıya kaldı. Devleti dağılmaktan kurtaracak tek kişi ise Sultan Selahaddin  görünüyordu. Selahaddin ise Mısır'da Kenzü'd-Devle isyanını bastırmakla ve İskenderiyye'ye çıkarma yapan Sicilyalıları püskürtmekle meşguldü. Buna rağmen Sultan Selahaddin 12 ekim 1174'te 700 kişilik bir kuvvetle Kahire'den  Dımeşk'a hareket etti. Tabi ki bu aynı zamanda Kudüs'ün fethi için sefere çıkmayı ertelemek demekti. Selahaddin Şam'a varınca kısa zamanda kimisini sulh yoluyla kimisini de savaş yoluyla Allah'ın yardımıyla bütün isyanları bastırdı. 9 Aralık 1174'te harekete geçerek Humus ve Hama'yı  aldı. 30 Aralık'ta Halebi kuşattı. Halepliler Sultan Selahaddine karşı,  Haçlılar ve Haşhaşilerden yardım istediler. Haşhaşilerin suikastları  ve Haçlıların saldırıları  karşısında Sultan Selahaddin kuşatmayı kaldırdı. 23 Haziran 1176'da  bu sefer Halebi kuşattı. Haleplilerle sulh yaptı. Daha sonra Sultan Selahaddin Haşhaşilerin üzerine yürüdü ve oları barışa zorladı. Sultan Selahaddin bundan sonra1177- 81 yılları arasında Haçlılarla uğraştı 10 Nisa 1179'da Telhara, iki ay sonra da Merc-i uyum zaferlerini kazandı. 29 Ağostos 1179'da Beytu'l-ahzân kalesini feth etti. 6 Aralık Halep hükümdarı el-Melikü's-Salih İsmail vefat etti. İslam topraklarında kargaşa yeniden başladı. Sultan 14 Mayıs'ta Mısır'dan Şam'a hareket etti. Bunun üzerine Sultan, önce  muhalefetin başını çeken Musul şehrine hareket etti ve Fırat'ın doğusuna geçti. Urfa, Harran, Rakka, Seve, Nusaybin, el Cezire, Amed ve ardından da Halebi aldı. Sultan Halebin fethinden  sona Haçlılara yöneldi. Sultan askerleri cihada çağırdı,1183 tarihinde Kerek üzerine yürüdü. 3-4 Temuz 1183'te Hıttin savaşı yapıldı. Sultan haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı. Bu zaferden sonra Kudüs'ten haçlı topraklarına hızlı bir fütuhat hareketi başladı. Bu fütuhat hareketi 2 ekim 1183 tarihinde miraç hadisesinin yıl dönümü fethiyle taçlandı.1188'e gelindiğinde Antakya pirinkepsliği topraklarının çoğu feth edilmişti. Bu arada Batı'da 3.Haçlı seferi başlamıştı. Buna rağmen Sultan, haçlılara boyun eğmedi. üç yıl suren Akka müdafaasıyla Müslümanlar mücadele azmini yeniden göstermişti  6 yıl süren savaştan sonra1183,1188 , 9 Eylul 1192 olmak üzere iki taraf arasında üç yıl sekiz ay süren bir barış anlaşması yapıldı. Bu savaşlar Sultan Selahaddin ile İngiltere Kralı Aslan yürekli Richard'a  büyük şöhret kazandırdı. Sultan Selahaddin Haçlılar karşısında İslam'ın en büyük en şerefli kahramanı oldu. 4 mart 1193'da Dımeşk'te gözlerini hayata yumdu. Herkes tarafından sevilen, insani meziyetleri yüksek, adil, affedici, bilgili ve dindar bir Sultandı. Vefat ettiğinde arkasında hiç servet bırakmamıştı. Çünkü Sultan Selahaddin hayatta iken hiç bir zaman zekat verecek kadar mala sahip olmamıştı. İslam dünyasının Hz. Muhammed hariç hakkında en çok kitap yazılan, araştırma yapılan şahsiyetidir. Sultan Selahaddin sadece dostlarına verdiği sözü değil, düşmanlarına verdiği sözü  de tutardı. Selahaddin kendi kendisini düzeltmeden başkasını düzeltemeyeceğini  çok iyi bilirdi. Nefsini uyarmadan dostlarını uyarmaz. dostlarını uyarmadan düşmanlarını uyarmazdı. Sultan Selahaddin Müslümanlardan Kudüs'ün fethi için çokça talepler gelince onların bu zorlu sefere hazır olup olmadıklarını gözlemlemeye karar verir ve camileri gezmeye başlar. Üzülerek görür ki camiler Müslümanlar tarafından doldurulmuyor. Selahaddin şöyle der: Müslümanlar camileri her vakit cuma namazı gibi doldurmadıkça biz fethe hazır olmuş olmayız. Namazda sebat etmeyen cihad'a hiç sebat etmez. Aradan geçen üç senelik süreden sonra Selahaddin camilerin her vakit   cuma namazında olduğu gibi dolduğunu görür. Bunun üzerine öncelikle Allah'a hamd eder. Tabi ki bu güzel gelişme durup dururken olmadı. Bunun için alimler seferber oldular. Ciddi ve düzenli bir irşad hareketi  sonrasında bu gelişme gerçekleşti. Sultan Selahaddin artık Kudüs için fetih zamanının geldiğine karar verdi. Selahaddin ne kendi nefsini ne ailesini, ne yakınlarını, ne de Müslümanları kayırmadı. O, Hz. Ömer gibi adaletiyle tanınırdı. Haçlılar Kudüs'ü işgal ettiklerinde Kudüs sokaklarında günlerce oluk oluk kan akmıştı. Fakat sultan Selahaddin Kudüs'ü feth ettiklerinde Fransız komutan; eğer bizim gibi kan akıtmazsan şehri sana teslim edeceğim, diye Selahaddin'e mektup yolar. Sultan şu cevabı verir; ben Selahaddin'im, diye cevap yollar. Şehri teslim alır, sözünde durarak hiç kimseye ve hiç bir mabede dokunmaz sadece Mescid-i Aksa'nın tepesindeki haçı indirir ve yerine fethin nişanesi olan hilali koyar.

Bütün bu söylediklerimizden şunu anlıyoruz ki bu gün  de Müslümanları bir araya getirecek, batı'dan İslam coğrafyasına yönelen vahşice saldırıları durduracak, ölümlerin önüne geçecek, İslam topraklarının kafirler tarafından bölüşülmesine engel olacak Selahaddin'lere ihtiyacımız var. Selahaddin'in vizyonuna sahip ve onun misyonunu yüklenecek kahramanlara bu gün her zamandan çok ihtiyacımız var. Onun dini   vizyonuna, perspektifine, din algısına, anlayışına, dindarlığına, ahlakına, dürüstlüğüne adaletine, cesaretine ihtiyacımız var. Çünkü şunu bütün yalınlığıyla yaşıyoruz ve görüyoruz ki  tarih tekerrür ediyor. Batı, batılın bütün çirkinliğiyle orta doğuda bütün İslam coğrafyasında amansız ve kirli bir savaş veriyor. Çocuk- kadın, yaşlı-genç, sivil demeden vahşi bir şekilde sadece öldürüyor. Geçmişte de onlar için zulmün sınırı yoktu bu gün de zalimler için zulmün sınırı yok. Zalimden ve batıldan Müslüman'ın dostu olmayacağını bir kere daha anladık.  ve yine şunu da anladık ki mevcut duruma zemin hazırlayan bizleriz. Çünkü İslam coğrafyası parçalanmış, Müslümanlar dağılmış, nesep çatışmalarıyla, mezhep çatışmalarıyla bir  birilerine düşman olmuşlar. Bunun için bizim Müslümanların mezhebini, dilini, ırkını, farklılıklarını bir araya getirecek, bir arada birbirlerine karşı saygı içinde yaşatacak, İslam ümmetinin vahdetini sağlayacak, çağdaş Selahaddin'lere ihtiyacımız var.  Bütün içtenliğimizle anlıyoruz ki Sultan Selahaddin'in  büyük başarısı onun Türk, Kürt, Arap oluşuyla alakalı değildir. Onun samimi ve iyi yetişmiş bir Müslüman oluşuyla ilgilidir. İhsan Sureyya Sırma hocamız,  'Selahaddinin başarısının en büyük sebebi onun ırkçılıktan beri olmasındadır', der. Onun ordusunda her miletten insanlar vardı.

 Gelinen noktada bu gün biz o vizyonu da o misyonu  da maalesef kaybetmiş durumdayız. Yani  biz o güzel ve İslami bakış açısını yitirdik;Türk, Kürt, Arap olmak bizim için her şeyin önüne geçti ve kaybetmeye başladık. Bunun farkında olmamız bizim için bir çıkış yolu ve bir başlangıç olabilir.  Sorumluluklarımızdan kaçmadan yapmamız gereken şeyler olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda bu sorumlulukları yerine getirecek misyon ve vizyon sahibi Müslüman düşünürlere, siyasetçilere, bilim insanlarına, sanatçılara, edebiyatçılara, mimarlara, zanaat erbabına kısacası bize medeniyetimizi en iyi şekilde ayağa kaldıracak Müslüman öncülere ve önderlere ihtiyacımız var. Elbette buların gerçekleşmesi için bir mehdi beklemiyoruz. Aliya İzzet Begoviç'in dediği gibi; Mehdi, Müslümanların tembelliğinin  adıdır. İhtiyacımız olan çağdaşımız Selahaddinler senin hocan, benim hocam, senin cemaatin benim cemaatim, senin ırkın benim ırkım, senin dilin benim dilim demeyecek, bütün Müslümanlarla bir ve beraber olacak İslam'ın, İslam coğrafyasının ve Müslümanların evrensel değerlerini, Kur'an ve sünnet referansıyla ayağa kaldıracak, şahlandıracak, geçmişi geleceğe ayna yapacak medeniyet ruhunu yeniden diriltecek şahsiyetlerdir.

Geçmişte batının hayran kaldığı medeniyeti bütün katmanlarıyla; ilahiyatıyla, tıp'pıyla, matematiğiyle, astronomisiyle, edebiyatıyla, çağın şartlarına uygun bütün insanlığı kuşatacak vizyona, amaca ve hedefe sahip Selahaddinler lazım bize. Ancak o zaman kanla yıkanan şehirlerimizin ve insanlarımızın üzerine Güneş doğar.

 Yararlanılan Kaynaklar

Prof. Dr. Ramazan Şeşen, 'Selahaddin Eyyûbî ve Ortadoğuda İslam Birliği' Derin Tarih, sayı 55. Ekim 2016.

John Man, 'Bütün Zamanların Hükümdarı' Derin Tarih, sayı:55, Ekim 2016.

Munise Şimşek, 'Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Röportajı',  Derin Tarih, Sayı:55, Ekim 2016.

 Cemal Toksoy- Fatma Toksoy, Şarkın En Sevgili Sultanı Selahaddin Eyyubi, Şule yanları, 2016.