Bu saldırı "sıradan" bir olay değil. Alevi toplumuna çöreklenmiş olan karanlık güçler yine
Bu seneki Hacı Bektaşi Veli anma
Bakan Bozdağ'a yumruk atan ve yerel bir gazetede "köşe yazarı" olduğu belirtilen kişi (Hüseyin Satı), orada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ve CHP Milletvekili Durdu Özbolat'ın yakın ilgisine mazhar oldu. Oran ve Özbolat saldırganı karakolda yalnız bırakmadılar, medyaya yansıyan haberlere göre, "merak etme bir şey yapamazlar, kurtarırız seni" dediler. Saldırgan, Bakan Özdağ'ın şikayetçi olmasına rağmen serbest bırakıldı.
Belirtmeden geçmemiş olalım. Umut Oran'ın saldırgana yakın ilgisini ortaya koyan ve "adamı bir de tebrik mi ediyor" yorumlarına neden olan resimlerle ilgili açıklaması, "tebrik etmiyordum, sakinleştirmeye çalışıyordum" idi. Fakat bu açıklamanın çok da inandırıcı bulunmadığını da belirtmek gerekir. Nitekim "eyleminden" dolayı pişman olmadığını söyleyen Satı, CHP'li vekillere "ben zaten size güvendiğim için bunu yaptım" demiş...
Bekir Bozdağ, saldırganın serbest bırakılmasına ilişkin savcıyı eleştirdi, "ya yumruk yiyen savcı olsaydı" diyerek. Ama Bozdağ'ın bence dikkate değer asıl eleştirisi, CHP milletvekillerinin tutumuna ilişkin idi ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun olayı kınamaması için de "beni asıl bu tutum incitti" demesiydi.
Bu olay, maalesef "sıradan" bir olay değil. Birkaç bakımdan düşündürücü.
Öncelikle Bakan Bozdağ'a geçmiş olsun diyor ve maruz kaldığı saldırıyı kınıyorum.
Bu saldırıya suskun kalmayı tercih eden Alevi örgütlerinin tutumunu da esefle karşıladığımı belirtmek istiyorum.
Hacı Bektaşi Veli anma etkinlikleri 50 yıldır yapılıyor. Her anma etkinliği, maalesef siyasetçilerin "şov" yaptığı bir zemin haline geldi. Özellikle de CHP'nin. Ama ben o etkinliklere bugüne değin kimlerin katıldığını çok iyi hatırlıyorum. Ve bugüne kadar "makul" çizgisini aşan bu tür bir hareket yaşanmadı. Yaşanmamalıydı da zaten. Madem davet ediyorsunuz (Bakan Bozdağ da davetli olarak orada idi), elbette ki misafir olan gereği gibi ağırlanmak durumundadır. Bu, yeri geldiğinde altını çizdiğimiz Alevi hoşgörüsünün de bir gereğidir, Hacı Bektaşi Veli'nin "incinsen de incitme" ahlakının da bir gereğidir ve Anadolu'da her insanımızın bildiği geleneklerimizin de...
Bu saldırı ve anlayışla karşılanması mümkün olmayan protestolar orada konuk olarak bulunan Bekir Bozdağ nezdinde Alevi ahlak ve geleneğine gölge düşürmüştür. (Altını çizmek isterim, Bekir Bozdağ'ın devleti temsil eden "bakan" pozisyonundan daha önemli olan bence orada "misafir" olmasıdır...)
Bu "gölge", aslında CHP'nin gölgesidir...
Burada CHP ve temsil ettiği ideoloji nedir, ne değildir üzerine uzun uzadıya bir şey söylemeyecek, şu kadarını söylemekle yetineceğim: CHP, Alevi meselesi de dahil ülkemizin temel demokratikleşme sorunlarının tarihi ve siyasi vebalini taşıyan partidir... Bu vebal ve sorumluluğu bugün bile taşımakta ve bunu siyasi varlığının "gerekçesi" görmektedir...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun saldırıdan sonra çıktığı kürsüde olayı kınamaması, CHP milletvekillerinin tutumu ise üzerinde yorum yapılmayı gerektirmeyecek kadar yakışıksız ve nelerden medet umar hale geldiklerini ortaya koyması bakımından düşündürücüdür...
Dikkat çekmek istediğim bir diğer husus ise, Bekir Bozdağ'ı "protesto" edenlerin sloganları... Protestocular kendilerini "Mustafa Kemal'in askerleri" olarak takdim etmiş ve Atatürk posterleri taşımışlar...
Hacı Bektaşi Veli anma etkinliklerini belirli bir yönde manipüle etme çabalarını artık gizleme gereği de duymuyorlar yani.
Kendilerini "Mustafa Kemal'in askerleri" olarak tanımlayan güruh, Alevi toplumuna çöreklenmiş, karanlık hesaplar yapıyor...
Belki de Hüseyin Satı'dan uyduruk bir "kahraman" çıkarmak, belki de bu saldırının çığrından çıkmış bir "protesto"nun tetikleyicisi olmasını isteyenler vardı.
Bunu düşünmek için nedenlerimiz var. Dolayısıyla Alevi toplumu her zamankinden daha çok dikkatli, duyarlı olmak, kendileri üzerinden kirli oyunlar sahnelemek isteyenlerin varlığını görmek durumunda...
Aleviler "laik-antilaik" kutuplaşması yaratılmak istenen yıllarda kendilerinin varlığını bile tanımayan palavra "laik" sistemin "bekçi Murtaza"sı yapılmak istenmişler, "Cumhuriyet Mitingleri" döneminde de "laiklik elden gidiyor" diye meydanlara taşınmışlardı.
Ergenekoncu güçler boşa koyuyor dolmuyor doluya koyuyor taşıyor ve dönüp dolaşıp en iyi bildikleri senaryoyu sahneye koymaya çalışıyorlar ve o da Alevilerin istismarı oluyor; Alevilerin Sünnilere, Sünnilerin Alevilere yönelik önyargı ve kaygılarını canlı tutmaya gayret ediyorlar bu yüzden de...
Ak Parti iktidarının politikalarını da yeri geldiğinde eleştirdim, eleştiriyorum. Ama biliyorum ki bu yazıdan sonra karanlık güçler yine nasırlarına bastığım için küfür, hakaret ve tehditlere başvuracaklar. En iyi bildikleri şey bu. Gerçeğin dile getirilmesine karşı söyleyecekleri hiçbir şey yok çünkü... Ve bu da onların zavallı ve düşkün olduklarına delalet, başka hiçbir şeye değil. Bir de tabii, "bu adam zaten şucu-bucu" kampanyasına girişecekler... Herkesi kendileri gibi satılık zannettikleri için...
Fakat bazı gerçekleri bu kadar pervasızca çarpıtmaya, karartmaya, tanınmaz hale getirmeye yönelik gayretlerin karşısına çıkacak birileri her zaman olacak, meydanı asla boş bulamayacaklardır.
Ta ki bu hastalıktan kurtulana kadar..
NOT: Meraklısına hatırlatma... Hacı Bektaş Veli Dergahı en eski Alevi-Bektaşi dergahlarındandır. İlk defa Yeniçeri Ocağı'nı lağveden 2. Mahmut döneminde (1827) kapatılmış, 1839'da tahta çıkan 1. Abdülmecid döneminde tekrar açılmıştır. 30 Kasım 1925 yılında yürürlüğe giren Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun ile kapatılmıştır. Dergah, 1964 yılında Kültür Bakanlığı'na bağlı "müze" statüsünde tekrar açılmıştır. Aleviler her sene dergahlarını ziyarete giderler, CHP yöneticileri ve diğer siyasiler ise herhalde "müze ziyareti" yapmaya...
cafersolgun@gmail.com
Twitter: @CaferSolgun