admin admin

Tarih: 28.04.2015 23:27

KÜRESÜNNİLER ÜZERİNE UZUN BİR NOT

Facebook Twitter Linked-in

 KÜRESÜNNİLER ÜZERİNE UZUN BİR NOT

Bugün HDP Van İl Eş Başkanları ile milletvekili adaylarından bazıları Van Küresünniler Platformuna bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin videosu platform başkanı tarafından sosyal medyada paylaşıldı. Bugüne kadar konuyla ilgili her hangi bir yorum yapmadım. Ancak bugün artık bir şeyler söylemenin zamanı geldi diye düşünüyorum.

Küresünniler kullanıldıklarından ve dikkate alınmadıklarından, ötekileştiridildiklerinden şikayet ediyorlar. Bu yüzden AKP teşkilatına kızgınlar. Bu durumda şu kadarını söylemek mümkündür:

AKP'nin yaklaşımı devletin tekçiliği çerçevesinde gelişen, bütünü ele alan ancak parçayı önemsemeyen bir yaklaşımdır. Bunu her alanda görmek mümkündür. Türkiye'nin geleneksel siyaset yapma yöntemi de esasında bu olduğu için bu yaklaşım açıkça gayri ahlaki bir pragmatizmdir. Çünkü siyaset hep tümden gelim yöntemiyle sürdürülmektedir. Bu husus kısmen Osmanlıdan gelen bir gelenektir. Çünkü Osmanlı dahi belli düzeyde bir temsiliyet sağlarken yönetimin padişahlık olması nedeniyle asla en üst düzey bir temsiliyeti hiç bir kesime sağlamamıştır. Bu yönüyle sadrazamlığı dahi en süt düzey bir temsiliyet olarak kabul edemeyiz. Aynı yöntemin Kemalist yaklaşım tarafından AKP iktidarına tevarüs ettiği de söylenebilir. Dolayısıyla AKP bu yönüyle hem Neo Osmanlıcı hem de Kemalisttir. Ne yazık ki Kemalizme bu yönlü bir eleştiri geliştirememiştir. Bu gidişle getirebilmesini de beklememek gerekir.

Buna karşılık HDP'nin yaklaşımı esas itibarıyla anti kemalist olduğu için çok renkliliği ön planda tutan, tekçiliğe karşı çıkan, farklılıklara vurgu yapmayı ilke edinen bir yaklaşımdır. Sözün tam da burasında şu tespiti yapmak sanırım yanlış olmayacaktır. Madem kiKüresünniler kendilerini farklı konumlandırıyorlar öyleyse farklıdırlar. Bu yapı yıllarca sünni kesim tarafından acem denilerek dışlanmıştır. Yani bu kesim kendisini özellikle sünni kabul etmesine rağmen İran'dan göç ederek gelmiş olmaları nedeniyle hem Türkler hem de Kürtler tarafından beşinci mezhep olarak ötekileştirilmiştir. Son seçimlerde Küresünni toplumunun AKP'ye bayrak açmasında, farklılıkları savunabilmenin artık mümkün olduğu ortamın etkisinin bulunduğunu da sanırım kimse inkar edemez.

Küresünni toplumu AKP'ye isyan bayrağı açarak seçimleri boykot edeceğini ilan etmiştir. Bunun üzerine HDP yönetimi ve milletvekilleri kendilerine bir ziyaret gerçekleştirerek işbirliğinin ve ortaklaşmanın kapısını aralamıştır.

HDP'nin genel yapısını ve savunduğu ilkeleri göz önüne aldığımız zaman Küresünni toplumuna yaklaşımın gayri ahlaki pragmatik bir yaklaşım olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani HDP'ninKüresünnilerle kurmak istediği ilişki kesinlikle bu seçimlere yönelik geçici bir ilişki olmayacaktır/olmamalıdır/olamaz. Çünkü HDP'nin amacı bütün farklılıkları ön plana çıkartmak ve görünür kılmaktır. Şahsi kanaatim; ileri ki seçimlerde kota uygulamak suretiyle Küresünnilerin temsilini sağlamak da mümkün olabilmelidir. Zaten ilkesel olarak HDP yönetiminin böyle bir ilişkiye kapalı olması düşünülemez. Çünkü örneğin Mardin'de Mihellemileri, Süryanileri, Hıristiyanları başka yerlerde Alevileri, sistem olarak da İslami kesimleri, ateistleri, komünistleri kendi kimlikleriyle bir araya getirmeyi hedefleyen bir yapının aynı yaklaşım ve aynı mantıkla Küresünnilere uzak durmaması gerekir/duramaz.

Bu bağlamda farklı seçenekler de gündeme alınıp konuşulabilir. Örneğin Küresünni toplumunun yoğun olarak yaşadığı Tuşba Belediyesinin kota uygulanmak suretiyle sürekli bu topluma verilmesi bence konuşulabilir hususlardan biri olabilmelidir (Şahsi önerimdir/düşüncemdir). Kürt hareket(ler)inin hem Güney Kürdistan'da hem de Güney Batı Kürdistan'da (Rojava) bu tür uygulamaları bulunmaktadır. Örneğin Güney Küdistan'da Türkmen toplumuna verilmiş milletvekili kotaları bulunmaktadır. İsterse 5 oy alsınlar belli sayıda milletvekili çıkartma hakları bulunmaktadır. Bu bağlamda seçenekli olarak belediye/milletvekilliği ya da belediye ya da milletvekililği gibi hususlar konuşulması gereken hususlar olabilir.

Bunun yanında Kürt hareketinin Rojava'da Araplar ile bu tür ilişkileri bulunmaktadır. Belli kantonların başkanlarının Arap olduğunu hepimiz biliyoruz. Zaten bunun tersi Türkiye Cumhuriyetinin ve Suriye yönetiminin yaptığının aynısını yapmaktır ki Kürt hareketi böyle bir hataya asla düşmez. Çünkü bu yönetimler Kürtleri inkar ederek asimile etme yöntemini seçtiler. Oysa Kürt Hareketi asimile etmeyi ya da inkar ve imha etmeyi değil bütün farklılıkları ön plana çıkarmayı hedefleyen ve sırf bunun için 40.000 gencini feda eden bir yapıdır. Geldiğimiz noktada anlaşılmıştır ki hayatını feda eden 40.000 Kürt genci bu bedeli sadece Kürtler için değil aynı zamanda Türk halkı için de vermiş olmaktadır.

Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. HDP'nin (Kürt hareketinin) kendilerini Türk kabul eden Küresünni toplumuyla kuracağı ilişki asla geçici ve gayri ahlaki pragmatik bir ilişki olmayacaktır. Aksine, sağlam ve Küresünni toplumunun geleceğini garanti altına alan kalıcı bir ilişki olacaktır. Bu yüzden görüşmelerin seçim sonrasında daha sağlıklı bir şekilde yürütüleceğine inanıyorum.

HDP yönetimi ve özellikle belediyelerimiz bir yandan kendilerini farklı konumlandıran İslamcı yapılarla ilişkilerini geliştirirken öte yandan Küresünnilerle de aynı ilişkiyi çok rahat bir şekilde geliştirebilecektir. Çünkü bu yapının özellikle içine girdikten sonra daha net bir şekilde gördüm ki Kürt hareketi gerçekten bir insanlık hareketidir.

Abdulbasit BİLDİRİ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —